Başka bir seçenek var

Her gün seçimlerin bin bir türlüsüyle karşı karşıyayız işçiler, emekçiler, halklar, kadınlar, gençler olarak.

Bir seçim yap diyor egemenler, yönetenler:

İşsiz kalmayı mı seçeceksin, yoksa günde 14 saat çalışıp yine de geçinememeyi mi?

Dilinin, kültürünün saldırıya uğrayıp yok edilmesini mi seçeceksin, yoksa saldırılardan korkup kendi kendini asimile etmeyi mi?

İşçi cinayetinde öldürülmeyi mi seçeceksin, yoksa intihar etmeyi mi, yoksa yanı başında sınıf kardeşlerin ölürken susup uyuşarak bir mezarlık gibi “yaşamaya” devam etmeyi mi?

Bölgemizdeki savaşın tetikçiliğini yapan iktidarı alkışlamayı mı, yoksa “bu Suriyeliler nereden doldu ülkemize, defolsunlar” demeyi mi? Savaş politikalarına karşı çıkmadan, savaş tetikçiliğini onaylayan tüm yönetenlerden hesap sormadan öfkeni göçmenlerden çıkarmayı mı? “Sınır/hudut namustur” sözünü savunmayı mı?

Memleketin ormanlarını, derelerini, dağlarını; oteller, Kanal İstanbul gibi mega projeler, HES’ler yaparak  yağmalamalarına “Ülkemiz kalkınacak” diye sevinmeyi mi seçeceksin? Yoksa için yansa da tepki vermeden seyretmeyi mi?

Sandığı önüne koyduklarında iyi kötü bir seçim yapmayı mı? Peki ya Diyarbakır’a, Van’a, Mardin’e kayyum atadıklarında; “oh iyi olmuş Kürtlere” demeyi mi, yoksa “Oh iyi ki İstanbul’a kayyum gelmedi” demeyi mi, İstanbul’a da kayyum atamasınlar diye susup tepkisiz kalmayı mı?

Elektriğe, ulaşıma yapılan zamları görüp “buna da şükür” demeyi mi, yoksa sıradaki zammın nereye geleceğini tahmin etmeye çalışmayı mı, yoksa aynı cümleleri ağzında sakız edip “bizi mahvettiler” diyip durmayı mı?

Hukuk bitmiş” deyip, adaletten vazgeçmeyi mi, yoksa iyi niyetlilikle adalet çıkmayacak mahkemelerden medet ummayı mı? Hangisini seçeceksin?

Çocuğunu bir okula yerleştirememeyi mi seçeceksin, yoksa güç bela yerleştirdiğin okulda evladının beyninin çöple doldurulmasını mı?

Çocuk istismarcılarını “bir kereden bir şey olmaz” diye savunmayı mı seçeceksin, yoksa her yeni gördüğün istismar haberinde yüreğin kabararak içine gömülmeyi mi, sonra onu bir yeni haberle unutmayı mı? Harekete geçmek için daha da iğrencinin, en iğrencinin olmasını beklemeyi mi seçeceksin?

Ölümlerden ölüm beğenme cumhuriyetinde hangi ölümü seçeceksin? İşçi cinayetini mi, ‘namus’ cinayetini mi, tecavüze uğrayıp öldürülmeyi mi, yakılıp öldürülmeyi mi, tren kazasında öldürülmeyi mi, kamyon altında kalıp öldürülmeyi mi, 3 aylık bebekken öldürülmeyi mi, kendi halinde yaşlı bir kadınken öldürülmeyi mi, önlenebilir hastalıklardan mı, kalp krizinden mi, kanserden mi, yalnızlıktan mı… Hangisi?

Bir kurtarıcı siyasetçi çıksın, tüm sorunlarımızı çözsün diye iki seçim beklemeyi mi, “o değil de bu kurtaracak bizi” demeyi mi, sonra bir diğerini beklemeyi mi? Bu sırada “Aman sokağa çıkmayın” sözüne uyup, dayatılan her şeye boyun eğmeyi mi?

Bak, egemenler, patronlar, onlar adına yönetenler ne kadar çok çeşitli seçenek sunuyor önümüze… Demokrasinin böylesini tarih görmemiştir.

Yine de hiçbirini seçemedin mi? Hiçbiri içine sinmiyor mu? Hiçbiri sana insanca gelmiyor mu? O zaman sen de bizdensin. Ya açıktan, ya gizliden. Ya korkarak, ya korkmadan. Ya bugün kısık sesle, ya haykırarak… Ama bizdensin demektir.

Bir başka seçenek olmalı, diyorsun. Haklısın. Başka bir seçenek var.

Bugününden kaygılı, yarınından umutsuz yaşamaktan başka bir seçenek…

Gerçekten insanca olan başka bir seçenek. Emeğinden başka verecek hiçbir şeyi olmayanların; yatı katı, madeni, arazisi, fabrikası, CEO’su, çetesi, bankası, kölesi olmayanların ve köle olmayanların seçeneği: Örgütlü mücadele.

Bu kadar yalın, bu kadar gerçek. İşte önümüzde.

Çünkü kendi yaşamını savunabilecek, senden başka bir kurtarıcı yok.

Çünkü yönetenlerin tek derdi, yağma, rant ve savaşın sürmesi… İşçilerin nasıl geçineceği, çocukların nasıl bir geleceğinin olacağı onların gündeminde yok. Patronların vergilerini silinir; bize borç verilir ya da düşük faizle borç ertelenir. Seçim dönemlerinde hesapladıkları yüzdeler dışında biz yokuz onlar için.

Ne pandemide kendilerine rant yaratmadan maske dağıtabildiler, ne orman yangınında yangın uçağı gönderdiler… Sellerde insanların öleceğini bile bile HES’leri ve dere yatağına konutları yaptılar. Ortaya çıkan korkunç sonuçları ise birbirlerine karşı seçim malzemesi yapmak ve ‘devletin bekası’nı savunmak dışında bir şeyle ilgili olmadılar.

Bizse her ihtiyaç duyduğumuzda, yanımızda bizim gibi olanları bulduk; yönetenleri değil… Pandemide, depremde, sellerde, orman yangınlarında dayanışmamızla yine bizler birbirimizin yanında olduk.

Çünkü aynı tarafta olan bizleriz.

Çünkü maskeyi üreten de biziz, yangın uçaklarının pilotları da, orman işçileri de, ekmeği yapan da, doktor da, mühendis de, itfaiyeci de, hepsi biziz. Bütün bu işleri biz yapıyoruz. Ama bunlara dair hiçbir fikri olmayanlar, elindeki tüm imkanları satıp yiyenler ve bizim dayanışmamıza engel olmaya çalışanlar yönetiyor. Şiddetle saldırmak dışında halkla herhangi bir bağı olmayanlar; savaştan, sömürüden, yağmadan beslenenler, savaşın sonuçlarını halkların üstüne yıkanlar yönetiyor.

Öyleyse bugün yalnızca muhalif olmak, bize yaşamımızı vermeyecek. Kurtarıcı beklemek, çocuklarımıza gelecek vermeyecek. Artık gerçek bir çözüm için, insanca, onurlu bir yaşam için örgütlenmenin, kendimiz yönetmeyi göze almanın zamanı.

İşyerimizde birbirimizin yaşamına sahip çıkalım, işyeri komiteleri kuralım, örgütlenelim.

Mahallelerimizde, sorunlarımızı birlikte çözmek için mahalle meclisleri kuralım.

Kadınlar olarak dayanışma geliştirelim, örgütlü mücadeleyi büyütelim.

Mahallede, işyerinde, okulda, sokakta, eylemli olalım, örgütlenelim. Bizden olanları da mücadeleye çağırarak örgütlülüğümüzü büyütelim.

Egemenlerin sunduğu seçenekleri değil, gerçek bir çözümü isteyenleri devrim ve sosyalizm mücadelesine emek vermeye, Kaldıraç saflarında örgütlenmeye çağırıyoruz.

Geleceğimizi kazanmak için; önce kendimiz örgütlenelim!

Ve birlikte yaşamlarımızı savunacağımız siyasal bir gücü; Birleşik Emek Cephesi’ni örgütlemeye güç verelim!

Tüm üretenleri; fabrika işçisini, orman işçisini, itfaiyeciyi, kent emekçisini, mühendisleri, mimarları, inşaat işçilerini, metal işçilerini, market işçilerini, sanatçıları, doktorları, hemşireleri, akademisyenleri, kadınları, halkları, gençleri, öğrencileri çağırıyoruz!

Öz örgütlenme ve dayanışmalarımızla, mücadeleci sendikalarımızla, sınıf örgütlerimizle ortak bir yaşam programı oluşturacağımız ve sırtımıza binen asalaklarla mücadele edeceğimiz siyasal bir odağı, Birleşik Emek Cephesi’ni birlikte örgütlemeye çağırıyoruz.

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA; YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!

03.09.2021

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz