Yiğit muhtaç olmuş ‘kuru soğan’a

……..
Yoksulun sırtından doyan doyana
Bunu gören yürek nasıl dayana
Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana
Bilmem söylesem mi söylemesem mi
Mahsuni şerifim dindir acını
Bazı acılardan al ilacını ……..
Aşık Mahsuni Şerif
Yiğit bu hâle nasıl düşürülmüştür?..
Önce şu kuru soğanı tanıyalım…
Gen merkezi Orta, Güney ve Batı Asya olan soğana (allium cepa), Anadolu’da Hititler (İÖ 1650-1200), “sumsıkıl” adını vermişler ve kutsal bitki saymışlar. Eski Altay Türklerinde sarımsak yabanî olarak bilinirken, soğanın üretimi yapılırmış. Avrupalılar soğanı Romalılar aracılığıyla tanır. Ortaçağda, veba korkusuyla kapılara soğan asılır. Savaş yaraları ve yanıklar onun suyuyla tedavi edilir.
Soğan, iki yıllık soğanlı-yumrulu bir bitkidir. İlk yıl meydana gelen soğandan ikinci yıl 1.5 m yüksekliğe kadar çıkan bir çiçek sapı oluşur. Nisan-Haziran aylarında çiçek açar. Çok sayıdaki çiçek; sapın ucunda yuvarlak bir top oluşturur. Tohumları küçük, yassı, siyah renktedir. Üretimi ve tohum alımı zahmetlidir.
Dünyada 700 dolayında türü mevcuttur. Bu türlerin 156 tanesi Türkiye’de bulunur, 66’sı endemiktir.
Soğan, kükürt ve C vitamini (askorbik asit) açısından zengindir. Bunların dışında A, B1 (tiamin), B2 (riboflavin), B3 (PP, niasin), B6 (pridoksin), B9 (folik asit, folat), E vitaminleri, potasyum, fosfor, kalsiyum, magnezyum, sodyum, demir, selenyum, manganez, kobalt, flor, bor, bakır, çinko, nikel, krom, iyot, vanadyum gibi mineral ve oligo elementler, antibiyotik vazifesi gören esanslar ve hazım arttırıcı fermentler bulunduğunu kaydeden uzmanlar, kalp ve prostat bozukluğu, pankreas tembelliği (şekerliler), sinir zafiyeti, romatizma, cilt hastalıkları, cinsel iktidarsızlık, mide zayıflığı gibi hastalıklarda çok fayda verdiğini, bol idrar söktürdüğünü ve vücutta birikmiş su, fazla tuz ve üreyi dışarı attığını biliyoruz. Ayrıca muhtevasında sakkaroz, glukoz ve fruktoz gibi şekerler, organik asitler, kuersetin, uçucu ve sabit yağlar da bulunur. Gözlerin yanmasına ve sulanmasına yol açan madde uçucu yağın içindeki propil allicin’dir.
Uzmanlar pankreası çalıştırarak insülin ifrazatını arttırdığını ve kanda şeker seviyesini düşürdüğünü kaydediyor. Fazla soğan yenen ülkelerde kanserin nadir görüldüğünü ve o ülke halkının uzun yaşadığını ifade eden uzmanlar, soğanın, karaciğeri ve bağırsakları dezenfekte edip zehirlerini temizlediğini ve gıdaların orada vücudu zehirlemesini önlediğini, bağırsak kurtlarını döktüğünü bildiriyor.
Bir kesim ekmek ve kuru soğana muhtaç hâle gelmişken, soğan, salataların yanı sıra hemen hemen her yemeğin temel sebzesi olmuştur artık. Yahni gibi sevilen yemekleri yapılır. Hele de patatesli yahni mutfakların vazgeçilmezidir. Fransız yoksullarının yemeği olan soğan çorbası artık ülkemizde zengin sofralarını süsleyecektir. Ucuz ithal et ile henüz ithalatına başlanmamış fakat eli kulağında olan patates ve soğanın aşk ile birleşmelerinden doğan bu yemek yoksulların ve kaldıysa orta sınıfın rüyalarının lezzet “odağı” olma tehlikesi taşıdığından, bağımsız yargımız tarafından önlem alınacaktır tabii ki.
Yerli soğanımızın yahni flörtü, patatesin siciline bir bakalım.
İsmini, Peru ve Bolivya’da yaklaşık 9 milyon kişinin anadili olan bir yerli dili ve İnka dili olarak da bilinen, Quechua (Keçuva) dilinden alan patatesin (solanum tuberosum) anavatanının Güney Amerika And Dağları olduğu konusunda uzlaşılmıştır. Peru’da 7000 yıl önce ekilmeye başladığına dair kanıtlar mevcuttur. Patatesi Avrupa’ya İspanyalı bir fatih olan Pedro Cieza de León getirmiştir. Patatesin ekimi Avrupa’da 1540’larda Fransa’da başladı. Patatesi 1590’da ilk olarak botanik literatürüne geçiren İsviçreli botanist Gaspard Bauhin’dir. Önceleri Türkçe’de ve Kürtçe’de kartol, kartof, kartop, gumpir gibi bazı isimler almışsa da sonunda anadilinde aldığı patates ismi kabul görmüştür.
Patatesin geniş ölçüde tarlalarda yetiştirilmesi ilk önce Almanya’da Vogtland’da Hans Rogler adında bir çiftçinin girişimidir.
Dünyada sırasıyla mısır, buğday, pirinçten sonra en fazla tüketilen tarım ürünü patatestir. Temmuz 2017/Haziran 2018 döneminde, dünyada; mısır üretiminin 1 milyar 26 milyon ton, buğday üretiminin 736 milyon ton, pirinç üretiminin (öğütülmüş olarak) 487 milyon ton olacağı öngörüsünde bulunuluyor. Raporun üretim rakamlarına göre Temmuz 2017/Haziran 2018 döneminde dünyada toplam tahıl üretiminin 2 milyar 597 milyon ton olacak.
2016 FAO verilerine göre dünyada toplam 164 ülkede yetiştirilen patatesin üretim alanı 19,09 milyon hektara, üretim miktarı ise 381,68 milyon tona ulaşmıştır. En fazla patates üreten kıtalar sırasıyla Asya, Avrupa, Kuzey ve Güney Amerika ve Afrika’dır. En fazla patates üreten on ülke sırasıyla; Çin, Hindistan, Rusya, Ukrayna, ABD, Almanya, Bangladeş, Polonya, Fransa ve Belerus’tur. Türkiye’de 2016 üretim miktarı 4,75 milyon ton’dur.
Görüldüğü üzere “kökü dışarda” bir bitkidir!! Neo-liberal küresel güçlerin ve onların içerideki partnerlerinin, stoklarının eritilmesi için üretmeyip, ithal etmemizi, her alanda baskılayan politikalarına “patates baskısı” da eklenmiş görülmektedir.
Mahalle baskısından etkilenmemiş bir tek patates-soğan aşkı kalmıştı.
Tahıllar, baklagiller yabancı transferi olmadan tam takım sahaya çıkamaz oldular.
Kırmızı et ve canlı hayvan takımları da aynı durumda.
Tütün çoktandır gurbete gelin gitti.
Oltan Gıda’yı alan Ferrero’nun Nutella’sı Fındıkkıran balesi oynamaktadır. Oltan Gıda TUSKON üyesiydi.
MÜSİAD Başkanı da Mart 2018’de GDO’lu soya ithalat yasağını eleştiriyordu. Sudan’da Türkiye’nin 8 milyon dönümlük alan kiraladığını hatırlatarak özel sektöre verilecek kısmında soya, pamuk, buğday, arpa ve yem bitkisi yetiştirmek istediklerini bildirmişti. “Ülkemizde tarla ve çiftçi mi kalmamıştır da Sudan’a tarımsal yatırım yapacağız” diyerek milli bir duruş içinde iyi niyet ve doğru planlamayla bu ürünlerin yeteri miktarda üretilebileceğini savunmamıştır. Fakat her nasılsa MÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulu Başkanı yükselen patates ve soğan fiyatlarına ilişkin olarak, “Patates ve soğan şimdilerde marketlerde 6-6.5 liraya varan fiyatlarla satılıyor. Ürün yeterli miktardayken fırsatçılık yapılarak fahiş fiyat üzerinden satış yapma isteği kesinlikle kabul edilebilir bir durum değil” demişlerdir. Bu gıda ithalatçıları ve stokçuları kimlerdir acaba? TÜSİAD, MÜSİAD ve TUSKON’da kaç et, gıda ve tarım ürünleri ithalatçısı vardır. Neredeyse “stokçular ve fırsatçılar milli hassasiyetlerimizi uyarıp, bizi ithalat yapmak zorunda bırakıyorlar” diyecekler.
Bizim, kuru soğana muhtaç yiğit çiftçilerimiz, ne menem stokçu ve fırsatçılarmış da biz bilmiyormuşuz!
Türkiye’de 2011/2012 döneminde kişi başına patates tüketimi, yıllık 54,4 kilogram iken kuru soğan 23,9 kilogram oldu.
2018 yılının üretim miktarları ilk tahmininde, bir önceki yıla göre, yumru bitkilerden patatesin, %1 oranında azalarak yaklaşık 4,8 milyon ton olacağı tahmin edildi. Sebzeler grubunun önemli ürünlerinden, kuru soğanda %6 oranında azalış olacağı tahmin edildi.
Patates de 2001 yılında üretim alanı 2 milyon dekar, üretilen miktar 5 milyon ton olmuş, 2017 yılında üretim alanı 1,43 milyon dekara düşmüş, üretilen miktar 4,8 milyon ton olmuştur. Soğan 2001 yılında üretim alanı 1 milyon dekar, üretilen miktar 2,2 milyon ton olmuş, 2017 yılında üretim alanı 600 bin dekara düşmüş, üretilen miktar 2,12 milyon ton olmuştur. 2001 yılında nüfusumuz 64 milyon 540 bindir. Ekmeyin, üretmeyin, “çocuk yapın Allah rızkını verir” kampanyasına uyan yiğitlerimiz, 2017 yılında 80 milyon 810 bin’e çıkıyor. Bu kampanyanın genç ve üretken bir toplum talebinden çok sistemin, tüketici miktarını artırmak ihtiyacından kaynaklandığını anlayınca, geri dönüş bakımından kritik bir noktaya gelindiği fark edilebiliyor.
Dünya ortalamasına göre kişi başı patates tüketimi 32 kg. ABD’de 60, AB’de 80, Türkiye’de 50 kg. Kuru soğan Türkiye’de 24 kg’dır. İhtiyaç fazlası üretilen ürün, dış pazarlara satılamayıp iç piyasada satılınca fiyatlar düşüyor. Patates para etmeyince üretici patates veya soğan ekmekten vazgeçiyor. Stokçu ve fırsatçıların da etkisiyle beraber bir sonraki yıl üretim azalıyor fiyatlar yükseliyor. Fiyatların arttığını gören üretici 2015 yılında üretimi yüzde 19 oranında artırdı. 4 milyon 760 bin ton patates üretildi. 2015 Mayıs ayında patates hasadı başladığında kilosu 1 TL olan patates, Eylül ayında 60 kuruşa düştü. 2016 Mart ayında 38 kuruş oldu. 2017’de üretim 4,8 milyon ton. İç talep 4.1 milyon ton oldu.
Döneme özgü olarak Irak ve Suriye’ye patates ihracatı yapılamayınca, patateste sorun yaşanıyor.
Üreticiye yol gösterecek, üretimi ve fiyatı dengeleyecek kooperatifler ve birlikler olmadığı için her üretici kendi değerlemelerine göre üretim yapıyor, kendi olanakları ile patatesi satmaya çalışıyor. Böylece ihtiyaç fazlası ya tarlada kalıyor ya da depoda kalıp kalite kaybı oluşuyor.
Patates üretiminin yüzde 15’i Niğde’de, yüzde 10’u Konya’da, yüzde 10’u Afyon’da, Nevşehir’de, İzmir’de, Kayseri’de, Sivas’ta gerçekleşiyor. Adana’nın üretimdeki payı yüzde 5 dolayında.
Fiyatların gerilemesi bu illerde çiftçilerin zor duruma düşmesine neden oluyor.
Yükselen fiyatları düşürmek için ithalat yapmaya değil, üreticinin ihtiyaçlarını karşılayacak bir kazanç elde etmesini sağlayacak planlamaya ihtiyaç var. Yani ithalatçı, toptancı ve aracıdan önce üreticiyi koruyacak, yiğit çiftçileri kuru soğana muhtaç etmeyecek Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı otoritesine ihtiyaç var.
Uzmanlar ayrıca, soğanın patateslerden ayrı, kuru, soğuk bir yere kaldırılması gerektiğini, çünkü soğan ve patatesin birbirini etkilediğini ve soğanın, patateslerden salınan nemle yumuşadığını hatırlatıyor.
Uzmanlar, ağızda soğan kokusunu gidermek için yemekten sonra biraz ekmek kabuğu veya maydanoz çiğnenmesinin yeterli olduğunu söylüyor. o
26.06.2018

Murat Kapıkıran – Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Yönetim Kurulu Üyesi