“Yerli sermayeye kapalı” bir şirket; Türkven

Bu açıklama eğitim sektörünün tekellerinden Doğa Koleji’nin satışıyla ilgiliydi. Yayınladığı açıklama aşağıdaki gibi:

“Doğa Okulları’nın %100 hissesi için nihai satış anlaşması 20 Ağustos 2016 tarihinde (bugün) imzalandı. Satış işlemi, Türkiye’nin gayrimenkul sektöründe önde gelen şirketlerinden Metal Yapı Konut ile Fethi Şimşek ve Turkven tarafından danışmanlık verilen yabancı yatırımcılar arasındaki anlaşmanın imzalanmasıyla sonuçlanmış oldu. Doğa Okulları kurucusu Fethi Şimşek yaptığı açıklamada “Kurup yıllardır itinayla büyüttüğümüz okulumuzu bu kıymetli ve hayırsever işadamına devretmek bize gurur veriyor. Doğa Okulları yıllardır başarıyla taşıdığı liderlik bayrağını, Türkiye’nin en büyük gayrimenkul şirketlerinden birinin kurucusu ve sahibi olan Ömer Saçaklıoğlu ile daha yükseklere taşımayı hedeflemektedir” dedi. Turkven’den yapılan açıklamada “Doğa Okulları yeni sahibi ile çok büyük başarılara imza atacaktır. 2000 yılından bu yana Türkiye’ye 5 milyar ABD $ mertebesinde yatırım getirdiğimiz için gururluyuz ve 2017 sonuna kadar 1 milyar ABD $ yatırımı daha ülkemize çekme hedefimiz var” denildi.”1

Türkven’i kamuoyunda gündem eden bu satışla ilgili havuz medyasında bir çok yazı ve haber yayımlandı. Yeni Akit bu satışı sayfalarında yazdığı habere eklediği, “DOĞA KOLEJİ’NİN ALICILARI BİR ANDA NASIL DEĞİŞTİ?” ara başlığı altında:

“CUMA gününe kadar Mehmet Büyükekşi, Haydar Sancak ve Tema Holding/LC Waikiki ve Küçükler Holding Yönetim Kurulu Başkanı Vahap Küçük’ün (Muharrem Usta yerine sonradan konsorsiyuma girdi) yer aldığı konsorsiyumun Doğa Okulları’nı alacağına kesin gözüyle bakılırken alıcı nasıl değişti? Mehmet Büyükekşi, haziran ayında pazarlık masasındayken yaptığımız sohbeti hatırlatarak, “O gün görüşmelere başladığımızı söylemiştim. Şirket satın almak kolay değil. Kimi zaman 9 ay sürüyor. Bizim Antep’te bir söz vardır. Bir kızı bin kişi ister biri alır, diye. Şirket satın almada böyle bir şey” diyor. Büyükekşi, grubun zaten başkalarıyla da görüşme yaptığını belirtiyor ve “Ömer Saçaklıoğlu bizden daha yüksek verdi ki ona sattılar. Alana hayırlı olsun” diye devam ediyor. Sürpriz satışın nedeni son aylarda Doğa Okulları’na yönelik iddialar ve bazı okulların cemaatle ilişkili olduğu için kapatılmasıyla ilişkili mi? Bu soruya tabii ki yanıt verilmese de gerekçenin “ticari” olması pazarlık masasına yansıdığını gösteriyor. Saçaklıoğlu gayrimenkul sektörünün çok tanınmayan aktörlerinden.” şeklinde gördü. Ardından da “1980’de Florya’da ilk apartmanını inşa eden Saçaklıoğlu, Metal Yapı Konut AŞ’nin sahibi. Saçaklıoğlu’nun aynı zamanda Aydınlı İnşaat’ın sahibi Ömer Faruk Kavurmacı ile de Vizyon İşletme Yönetim AŞ’de ortaklığı bulunuyor.” bilgisini vermeyi gerekli gördü. 2

Doğa kolejinin yeni patronu Saçaklıoğlu’nun eski ortağı Kavurmacı, Tuscon üyesiydi. Cemaat operasyonlarında tutuklanmıştı. 3

Havuz basınının bir diğer gazetesi Sabah Gazetesi de, Doğa Koleji’nin yeni patronuyla ilgili ayrıntılı çalışma ihtiyacı hissetti. Mahmut Övür, 4 Eylül tarihli köşesinde “Doğa Kolejleri’nin satışıyla ilgili kafalarda oluşan onlarca soru işareti hala cevabını bekliyor.” dediği yazısında Fethi Şimşek ve Türkven’e sorular soruyor. Aradaki sorular biz halkları ilgilendirmekten çok patronların kendi iç çekişmeleri. Bu arada Sancak grubunun ihaleyi alamamasından kaynaklı bizim de öğrendiğimiz bazı şüpheler açığa çıkıyor. Aradaki soruları merak edenler yazıya ulaşabilirler; ama Övür’ün sorduğu son soru sermaye, iktidar ve devlet ilişkilerini sonuna kadar teşhir ediyor. O son soruda: “Ve son bir soru da Fethi Şimşek’e… Bu okulların önce yüzde 70’ini sonra da yüzde 30’unu sattınız da devlete ne kadar vergi ödediniz?” diyor.4

Evet bu soruyu biz de soruyoruz. Ne kadar vergi ödediniz? Bu sorulara biraz ara verip Türkven neymiş diye sorarsak…

Türkven; ilk “bağımsız” girişim sermayesi

2000 yılında kurulan şirket, resmi internet sitesinde, yerli yatırım kabul etmediğini ifade ediyor. Hissedarları arasında, Dünya Bankası, Avrupa Kalkınma ve Yeniden Yapılandırma Bankası, Avrupa Yatırım Bankası, Hollanda Kalkınma Bankası yer alıyor.

Şirket sadece Doğa okullarına yaptığı yatırımlarla değil; başta Digitürk, Migros, Dominos, Mavi olmak üzere farklı sektörlerdeki birçok şirketle ilişkileri ve bunlara yaptığı yatırımlarla dikkat çekiyor.

Şirketin yöneticiliğini, forumlarda “Yahudi sermayesi”yle ilişkili olduğu söylenen Seymur Tari yaparken, yönetim ekibinin kalanını da ağırlıklı olarak Mckinsey’den transferler oluşturuyor. Bir kısmını da Goldman Sachs gibi tekellerden transferler oluşturuyor.

Bu düzeyde büyük tekellerin birbirinden yönetici transferi çok kolay gerçekleşmiyor ve yönetici kadrosunun bütününe ve Türkven’in yatırımcılarına baktığımızda, bu şirketin, Anadolu topraklarına özel bir kapitalist-emperyalist planlama olduğu anlaşılır. Daha detaylı bilgi için Türkven’in resmi sitesi ziyaret edilebilir.5

“Kapitalizm saldırı altında, onu geliştirebiliriz: Mckinsey”

Mckinsey üzerine araştırma yaparken karşımıza sık sık çıkan makalelerin başlıklarından birinde, “Kapitalizm saldırı altında, onu geliştirebiliriz.” yazıyor. “Yeniden yapılanan kapitalizm” başlıklı makalede, kapitalizmin sürdürülebilirlik arayışları yer alıyor, şirket de bir yanıt olarak sunuluyor. Ömrünü tüketen, çürüyen ve çürüdükçe toplumu da çürüten kapitalizmin sürdürülebilirlik tartışmaları bir yana6 bu şirketin Fortune dergisinin en büyük 100 şirket listesinin çoğunun danışmanı olduğu biliniyor. Yani dünyadaki sermayeyi yöneten şirketlerin başında geliyor.

Resmi sitesinde “McKinsey, 9000’den fazla danışman ve yaklaşık 2000 araştırma ve bilgi profesyonelinden oluşuyor. 60’dan fazla ülkede ofise, bu ofislerde 130 dilden çalışana sahibiz ve 100’den fazla ulusu temsil ediyoruz.

Müşterilerimiz global yapımızı yansıtıyor. Müşterilerimizin yaklaşık %40’ı Avrupa’da, %35’i Amerika’da, %15’i Asya Pasifik’te ve %10’u ise Orta Doğu ve Afrika’da yer alıyor. Özel ve kamu kuruluşlarından ve sosyal kuruluşlardan oluşan geniş kapsamlı bir müşteri yelpazesine hizmet veriyoruz.”

Ayrıca McKinsey, 1995’te İstanbul Ofisi’ni açmadan önceki dönemde, 1980’lerin ortasında, Türkiye’nin Avrupa Birliği başvurusunu şekillendirmesine yardımcı olduğunu ifade ediyor. Sonraki dönem faaliyetlerine ilişkin, “2003 yılından itibaren, Atina, İtalya ve Tel Aviv Ofisleri ile gerçekleştirilen ortaklıklar sayesinde, lokal başarılar temel alarak, bölgedeki müşterilere destek sağlanmış; böylece hem müşterilere hem de danışmanlara daha geniş bir topluluğun desteği ve rehberliği sunulmuştur. İstanbul Ofisi, 2014 yılı itibarı ile daha geniş bir bölgeye bağlı kalsa da Akdeniz Bloğu’ndan (Mediterranean Complex) ayrılmıştır.” yazan şirketin, paylaşım savaşı da göz önüne alındığında son dönemde Ortadoğu’daki yatırımlarını artırmaya dönük hareket ettiğini tahmin etmek zor değil.

1980’den beri neoliberal saldırganlığın artmasıyla beraber Anadolu’da yer almaya başlamış olan

Mckinsey ve gene bu saldırının artırıldığı milenyum başlarında kurulan Türkven, sermayeyi tek elden yönetmeye bir olanak sağlıyor. Bu şirketler sermayenin temerküzünü sağlamaya çalışarak sömürge ülkelerin kemiğindeki eti yedikten sonra iliğini de hüpletiyorlar.

Kapitalist-emperyalizm işleyişinin doğal sonucu olarak, kendini sürdürebilmek için sürekli daha fazla sömürüye muhtaçtır. Bölgemizde yaşadığımız savaş da, işsizlik de, açlık da, bunun sonucudur. Kapitalizmin insanlığa başka vaadi kalmamıştır.

1 http://turkven.com/files/document/doga-okullari-basin-aciklamasi_95910.pdf

2 http://www.yeniakit.com.tr/haber/doga-kolejinin-satisinin-perde-arkasi-204653.html

3 http://www.sabah.com.tr/ekonomi/2016/09/08/omer-faruk-kavurmaci-tutuklandi

4 http://www.sabah.com.tr/yazarlar/ovur/2016/09/04/doga-koleji-ve-turkvene-yeni-sorular

5 http://turkven.com/

6 http://www.mckinsey.com/global-themes/long-term-capitalism/redefining-capitalism

 27 Ekim 2016