Yaz saati sermayeyi besliyor! -Yusuf Gürsucu

Enerjinin piyasalaşması!

Enerji, bir kamu hizmeti olması gerekirken üretimden dağıtıma neredeyse tamamı özelleştirildi. Özelleştirilmesiyle birlikte enerji fiyatları hızla yükseldi ve kayıp kaçak ile bakım hizmetlerindeki harcamaların tamamı yasal olarak tüketicinin yani halkın sırtına yıkıldı. Piyasa sözcüğü kapitalist ekonomiyi anlatır. Bu bağlamda Türkiye’de birçok kez enerji piyasası kanunları ve yönetmelikleri yayınlandı. Bu kanun ve yönetmeliklerin tamamı kapitalizmin yani sermayenin birikim sürecini destekleyen ve büyüten özelliğe sahiptir.

Enerji depolanamaz, bu nedenle nakil ve dağıtım hatlarına ihtiyaç duyulur. Kamu olanaklarıyla enerji nakil hatları yıllardır yenilenmektedir. Özelleşen dağıtım ağlarında şirketlerin hiçbir yatırım yapmadığı ve kamuya ait olan hatlar üzerinden elektrik ticareti yapmaktadırlar. İlk kez 2006 yılında sermaye baş kaldırmış ve tüm Türkiye’nin enerjisini kesmişti. Bu kesintilerin nedeni her ne kadar arıza gibi gerekçelerle sunulsa da gerçeğin böyle olmadığını biliyoruz. Enerji şirketleri fiyat artışları ve kayıp kaçak bedellerinin halkın sırtına yıkılması gibi taleplerinin hızla yerine getirilmemesi sonucu tüm Türkiye’de 2 kez enerjiyi kesmişlerdir. Bu kesintiler sonrası yapılan düzenlemelerde enerji şirketlerinin talepleri yerine getirilmiştir.

Enerji yatırımları Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu kapasiteyi ikiye katlamasına rağmen bu yatırımlar sürmektedir. Kamu elinde bulunan büyük barajlar ile bazı termik santrallerin henüz özelleştirilebilmiş değil. Bu süreçte ortaya çıkan arz fazlası kamu santrallerinin devreden çıkarılması ya da çok düşük üretim seviyelerine çekilmesiyle özel sektörün üretimini devam ettirebilmesi sağlanmaya çalışılıyor. Bunun yetmediği yerde ise şirketler, enerji taleplerinin düşmesi sonucunda ortaya çıkan ‘zararı’ zam vb. yollarla devlet eliyle karşılanması sağlanıyor.
Çıkarılan enerji piyasası kanunlarıyla üretilen enerjinin ihraç edilebilme koşulları yaratılmıştır. Çevre ülkelerle ve AB ile gerçekleştirilen enerji nakil hatları entegrasyonu ile kurulan enterkonnekte sistemlerin kamu tarafından yapılmasıyla birlikte büyük bir enerji pazarı için sermaye ellerini avuşturmaktadır. Ancak çevre ülkelerle ve AB ile yaşanan sorunlar nedeniyle bu ticaret sadece Irak, Gürcistan ve kısıtlı olarak Bulgaristan ile yapılmaktadır. Fakat hayal edilenin yanına bile yaklaşamayan bu ticari alan nedeniyle enerji yatırımları duraklama dönemine girerken bu durumu aşmak amacıyla doğal yaşam alanları dahil her yer tabiri caizse şirketlere hamuduyla verilmektedir. Örneğin kömür madenlerinin açılmasının önünde engel olan tüm koruma yasaları ortadan kaldırılırken bu madenlerin alt yapıları devlet yani kamu eliyle yapılmaktadır. Vergisizlik vb. avantajlar ve kamuya ait santrallerdeki enerji üretimlerinin kısıtlanmasıyla süreci şimdilik idare etmektedirler.

  Halk soyulurken sermaye yine mutlu!

Çocuklarımızın sabahın karanlığında okula gidip akşamın karanlığında eve dönmelerine neden olan yaz saati uygulamasının gerekçesi her ne kadar açıklanmasa da yandaş yazarlar eliyle enerji tasarrufu sağlanacağı vurguları çokça yapıldı. Türkiye Elektrik İletim A.Ş (TEİAŞ) verilerine göre kasım ayındaki elektrik tüketimi geçen yılın aynı ayına göre yüzde 6.5 arttı. Yani şirketin kârı da en az bu oranda artmış oldu. Tabii yine halkın cebinden çalarak! Bu artışı yukarıda ortaya koymaya çalıştığımız ‘piyasa’ meselesiyle birlikte okuduğumuzda yaz saatine devam edilmesinin nedeni ortaya çıkmaktadır. Yaz saati üzerine yaşanan tartışmalarda yandaş hale getirilen halkı ikna etmek içinse saat dilimini İslam dünyasının kullandığı saate uygun hale getirdik türünden yalanları yaymaktadırlar.
Son olarak Elektrik Mühendisleri Odası’nın (EMO) yaptığı bir açıklamayı paylaşalım; “Piyasalaştırılan elektrik sektöründe üretici ve dağıtıcıların kapasite fazlalığı ve buna bağlı olarak fiyat düşmelerinden yakındıkları bilinen bir gerçektir. Bu koşullarda alınan kararla Türkiye’nin elektrik tüketimini artırmaya yönelik manipülatif bir şekilde şirketlerin çıkarına müdahale mi yapılmak istenmektedir?” diye soruyor EMO. Bu sorunun cevabı ise bize göre, koskocaman bir evet!

(Özgürlükçü Demokrasi gazetesinde yayımlanmıştır)