Tekelci egemenlik, çürümedir

İkincisi ise Alman otomotiv devi Volkswagen’dir. Volkswagen, otomotivde ayrıcalıklı, en zenginlerin değil ama orta sınıfın aracı idi. Ve Alman ekonomisinin de devi sayılırdı.

Aslında sadece bu iki tekelci gruba ait haberler yok. Daha pek çok haber var ama bu haberler, nasıl oluyorsa (!), su üstüne çıkmıyor, basının karanlığında kaybolup gidiyor ve kimse bu haberlerin ne kadar yaygın vakalara dayandığını bile farkedemiyor.

Her bir holdingin sicili, gerçekte, onlarca kara eylemle, onlarca kirli işle, yüzlerce suçla doludur. Ama bunlar dava konusu bile olmaz, soruşturulmaz, araştırılmaz ve üzerleri mükemmel yöntemlerle örtülür, kapatılır.

İşte bu nedenle, hazır iki tekele ait bilgiler, bir nedenle ortaya çıkmış iken, bu iki olayın üzerinde durmakta fayda var.

Volkswagen’den başlayalım. Bilgi şudur: Volkswagen (VW), kendi araçlarının çevreye ve doğaya “dost” olduğunu iddia ediyordu ve bunun için motorların emisyon testlerinin düşük çıkması çok önemli idi. Bu emisyon testlerini yapan ABD’de bulunan bir merkez, aslında VW’nin, bilinçli bir biçimde bir hileye başvurduğunu tespit etti. VW, dizel yakıt ile çalışan araçlarına bir bilgisayar yazılımı yüklemiş ve bu yazılım sayesinde, testlerde, emisyon değerleri, çevreye zararlılık oranları, gerçeğin çok altında çıkmaktaydı. Yani gerçekte motordan çıkan değerler ile, ölçüm yapılan değerler aynı değildi. VW, ölçümün nasıl yapıldığını biliyor ve bu testleri yanıltacak bir hile geliştirmişti.

Kalitenim simgesi hâline gelmiş, oldukça pahalı olan, teknolojik alanda hep önde olduğu imajı yayılan VW, aslında, büyük çaplı bir hile organize etmişti. Hile ve kalite, işte size tekelci üretimde birbirine yakışan iki kelime. Normalde, tersi düşünülür, ama öyle değil, tekelci kapitalizmde, üretimde kalite denildi mi, hile aramayan bir kişi, kör olarak kabul edilmelidir. Ben VW’ye biniyorum, çünkü kalitelidir, yanlış, doğrusu şunu sormak gerekir, acaba işin hilesi ne?
Bir giyim markası, diğerlerinden 5-10 kat pahalı gömlekler satıyorsa, aslında, işin hilesini düşünmelisiniz. Aşırı kâr, daha büyük hileleri çağırır.

Elinizde bulunan bir akıllı cep telefonunun, çamaşır yıkamadığı kesin, ama sizi izlemek için kullanılan bir araç olup olmadığı kesin değil. Hem parayı sen vereceksin, hem de izlenecek ve kontrol edileceksin. Bir arkadaşınla oturup, şampuanlar hakkında konuşurken, birdenbire telefonunuza, büyük bir rastlantı sonucu, şampuan reklâmları gelecek, süper markette dolaşırken, tam içinde gezindiğiniz bölümle ilgili cep telefonunuza mesajlar gelecek ve tüm bu sistemin maliyetini sen karşılayacaksın.

İşte bu nokta, tam da soru sorma noktasıdır.

Acaba elinizdeki cep telefonunun maliyeti, üretim maliyeti nedir? Mesela 25 doları aşan maliyete sahip, herhangi bir cep telefonu var mıdır? Size garanti ediyoruz ki, çok özel sipariş olarak yapılmamış ise, yoktur.

Milyonlarca insan, işte buna benzer algılar nedeni ile, VW’ye inanmışlardı. VW’nin, teknolojik olarak ileri, çevre dostu, sağlam ve güvenilir araçlar ürettiğini düşünürlerdi. Ama durum hiç de böyle değil. Bu aynı VW, emisyon testlerini yanıltmak için, planlı bir hile yapmıştır, özel bir yazılım üretmiştir, bunu araçlara yüklemiş ve epeyce zaman da idare etmiştir.

Peki bu nasıl ortaya çıkıyor? Ya sermaye grupları, otomotiv devleri arasında bir savaş nedeni ile ortaya çıkmıştır ya da büyük holdinglerin, başka planları nedeni ile. Biz, dünya halkları, daha çok bu bilgileri, böylesi vesilelerle öğreniyoruz. Birkaç bilim adamının, birkaç gazetecinin, bazan birkaç hacker’ın vb. çabaları ile bu bilgiler ortaya çıkıyor.

Böylece, VW gibi bir dünya devinin aslında ne denli hilekâr olduğunu öğreniyoruz.

Procter&Gamble, şampuandan kozmetik ürünlerine, temizlik ürünlerinden diğerlerine, her alanda acaba ne gibi hileler yapmaktadır? Üstelik bunların önemli bir bölümü, vücutta, evde vb. kullanılan kimyasallar içermektedir. Acaba bu alanda maksimum kâr elde etmek için, ne gibi hilelere başvurmaktadırlar? Pazarın egemeni olmak, pazarı kontrol etmek ve sürekli çok yüksek kârlar elde etmek, acaba nasıl sağlanıyor?

İkinci haberimiz, bu kez Amerika’dan, CocaCola’dan. CocaCola, aslında, skandalları ile dün-ya çapında adından en çok söz ettiren şirkettir. Ve iddia edilebilir ki, CocaCola yerine, başka bir şirket yoktur ki, hakkında bu denli iddialar olduğu hâlde davasız, cezasız yoluna devam edebilmiştir. Belki, VW olayı bir vesile olur da, Almanya, CocaCola’nın sağlığa zararları ile ilgili, şaşırtıcı belgeler yayınlamaya başlar. Öyle ya, onlar birbirine girecek ki, bu vesile ile bize de bazı bilgiler ulaşsın.

Haberi NewYork Times’dan Cumhuriyet gazetesi aktardı (30 Eylül 2015 tarihli Cumhuriyet gazetesine bakabilirsiniz). CocaCola’dan, sağlık kuruluşlarına sus payı verilmektedir. Bu paranın, sus payı olarak verilen paranın, 120 milyon doları aştığı iddia edilmektedir. Özeti şudur: CocaCola, insan sağlığına zararlı bir sentetik içecektir. Doğal değildir ve bugün, birçok aile, çocuğunun CocaCola içmemesi için elinden geleni yapmaktadır. Ama nedense, CocaCola ile ilgili, etkili, devlete bağlı, otoritesi yüksek olan sağlık kuruluşları tarafından, ciddi bir rapor yayınlanmamaktadır. ABD, Marlboro başta olmak üzere sigara firmalarını satıp elinden çıkardıktan sonra, dünya çapında sigaraya karşı etkili kampanyalar organize edilmiştir. Ama nedense, CocaCola hakkında böylesi bir rapor ortaya çıkmıyor. Habere göre, Amerikan Pediatri Akademisi’ne, Amerikan Beslenme Bilimi Akademisi’ne, kalp ve kanser uzmanlarına, çocuk doktorlarının ulusal derneklerine CocaCola, ciddi paralar aktarıyor.

Tamamen sentetik bir içecek, tamamen insan sağlığına zararlı bir içecek, tıpkı uyuşturucu maddeler gibi alışkanlıklar yaratan bir içecek, nasıl oluyor da, kimsenin hedefine oturmuyor? Nasıl oluyor da böylesi bir içecek yasaklanmıyor? Nasıl oluyor da böylesi bir içeceğin içine katılan maddelerin ne olduğu ortaya konmuyor?

CocaCola şirketinin, dünyanın birçok yerinde, ama özellikle, Latin Amerika’da, nasıl tarlalarda işkencehaneler oluşturduklarını biliyoruz.
CocaCola ile ilgili bu para verme haberi, aslında VW’nin haberi kadar yeri yerinden oynatmadı, oysa oynatmalı idi. CocaCola’nın Amerikan yasaları içinde bir cezaya çarptırılmayacağı da kesin.

Bu iki habere, sizler, Procter&Gamble, Henkel, Dow Chemical, Cargill, hemen tüm Amerikan ve Avrupalı ilaç ve kozmetik şirketleri ile ilgili haberleri ekleyebilirsiniz. Böylece, elinize, dünya tekelleri ile ilgili, bu dev, bu “kalite timsali” firmalarla ilgili, akla durgunluk verecek kadar kirli dosyalar oluşmuş olacaktır.

Aslında bu, kapitalist sistemin çürümesinin en açık kanıtıdır. Kapitalist sistem, fazladan ömür sürmektedir. Bu fazladan ömür, artık onunla birlikte üzerinde yaşadığımız dünyayı da yok etmektedir. Kâr ve yüksek kâra dayalı üretim, üretim araçlarının özel mülkiyeti ve buna dayalı olarak, insanın insana kulluğuna dayanın bir sosyo-ekonomik sistem, artık her adımında dünyayı yok etmekte, dünyayı yaşanamaz hale getirmektedir.

Bizim karşımıza çıkan, ekolojik tüm sorunlar, beslenme ile ilgili tüm sorunlar, eğitim ile ilgili tüm sorunlar, ulaşım ve haberleşme ile ilgili tüm sorunlar, konutlaşma ile ilgili tüm sorunlar, sağlık ile ilgili tüm sorunlar, cinsel ayrımcılık ile ilgili tüm sorunlar, aslında modern kapitalizmin işleyişinden ve kendini ayakta tutabilmek için geliştirdiği mekanizmalardan kaynaklanmaktadır. Kapitalizm, tüm sınıflı toplumların tarihinden gelen sorunları, katmerli hâle getirmekte, sorunların üzerinden rant elde etmenin yollarını geliştirmektedir.

Modern kapitalist sistem, tekelci kapitalizm, insanlığın sadece gelişimine değil, bizzat varlığına tehdit oluşturmaktadır. Bu kocaman şirketlerin, yekpare camdan yapılmış, her gün temizlenen, yerleri pırıl pırıl merkezlerinin görüntüsü, bu arka plandaki pisliği, bu çürümeyi örtmek içindir. Kalite, kurumlaşma, yenilik, güven, çevreye saygılı olma vb. adı altında size sunulan imaj, yukarıdaki haberlerde gördüğümüz gibi, tamamen kendi pisliklerini örtmek için kullandıkları makyaj malzemesidir.

Artık bu makyaj malzemesi dökülmektedir, ardındaki pislik, her gün, her adımda ortaya çıkmaktadır. Gezegenimizi bir çöplüğe çevirdiklerini, yaşamı yok ettiklerini her gün ortaya çıkan yeni olay ve süreçlerle yeniden öğreniyoruz.

Tekelci kapitalizm, tüm toplumun çürümesidir, insanın insan olmaktan çıkarılmasıdır, sadece emeğin ve zamanın kontrolü değil, onların yanında aklın ve duyguların da kontrolünü hedeflemektedirler. İnsanı yok etme, insanı insan olmaktan çıkarma aslında buna dayanmaktadır. Emeğin ve zamanın kontrolü, bugün, tüm yaşamın kontrolüne, elbetteki öldürülmesine dönüşmektedir.

Bu çürümüş sistemi yeryüzünden kazımak, tarihin çöplüğüne taşımak, insan olarak kalma mücadelesinin de ilk görevidir. Hem dünyayı, dünyadaki yaşamın her türünü, hem de insan ve insan toplumunu korumanın tek yolu, kapitalizmi yeryüzünden silmek, insanın insana kulluğuna son vermek, üretim araçlarının özel mülkiyetine son vermek ile başlayacaktır. Yeni dünya, özgürlük ve adalet dünyası ancak böylece kurulabilir. İnsan ancak, sosyalist devrimin dünya çapında zaferi ile, gerçek insan tarihini yazmaya başlayabilir.