Şeyh Bedreddin kendi toprağında, Edirne’de anıldı

Anma etkinliği, araştırmacı-yazar Temel Demirer, Edirne HDP İl Başkanı Beşir Belke, Kaldıraç dergisi ve Edirne halkının katılımıyla Tabipler Odası Lokali’nde gerçekleştirildi.
Devrim Şehitleri için bir dakikalık saygı duruşuyla başlayan anma etkinliği OkumaGrubu adına yapılan konuşmayla devam etti.

OkumaGrubu adına yapılan konuşmada;

‘‘7 Haziran’dan bugüne ülkenin sürüklendiği kaosun içerisinde, burada bir arada olmanın ne kadar değerli olduğunun bilincindeyiz.

Şeyh Bedreddin isyanına konu olan dönem de, iktidar savaşlarının yaratmış olduğu yönetimsel krizleri içerir, günümüz koşulları ile birçok benzerlik barındırmaktadır. Dönemin iktidar mekanizmasına özenilen bir iktidara karşı, Ortaçağ kalkışmalarının da öğreticilik barındırdığını düşünüyoruz. Ortaçağ koşulları tekrardan yaşatılmakta iken, Bedreddin’i hep beraber incelemeyi değerli bulmaktayız.

Bedreddin, Modern tarihin Ortaçağında, eşitliğin gökyüzünde değil, yeryüzünde olduğunu göstermek için yola çıktı, eşitliğin, toprağın tüm zenginliklerinin ortaklaşa kullanılmasından geçtiğini de görüyordu. 15.yy‘da Şeyh Bedreddin ve savaş arkadaşları tüm halkların eşitliğini haykırdılar sağır ortaçağ halkına.
Şeyh Bedreddin’i unutmamamız sınıfımızdan, unutturulmaya çalışılması da Ortaçağdan bugüne taşınan sınıf korkusundandır. İnsanca yaşamak amaçtır ya, bu yüzden korkarlar fikirlerinden.

Tarih tarafsız değildir, Şeyh Bedreddin, sınıfları yıkmak için 10 binleri harekete geçiren bir alimdir. Şeyh Bedreddin, Ortaçağın ezilen sınıflarının önderidir, inatla ve inancı ile ezilenleri temsil etmiştir. Şeyh Bedreddin’in başlattığı sınıfsal kini nesillerimize aktararak, geleceğimizi kuruyoruz.

Ortaçağın karanlık bulutları üzerimizden pek de dağılmış durumda değil iken, OkumaGrubu olarak Şeyh Bedreddin’in mücadelesini günümüze aktarabilmek bizler için büyük onurdur” denildi.

“Trakya denince aklıma Spartaküs, Zelotlar ve Bedreddin geliyor”

OkumaGrubu’nun konuşmasının ardından araştırmacı-yazar Temel Demirer sunumunu yaptı. Demirer, “Öncelikle Edirne’de, Trakya’nın Edirne’sinde olmak bizim için büyük bir mutluluk. Trakya denince aklıma hep Spartaküs’ün coğrafyası gelir. Trakya denince aklıma Zelot toprakları gelir. Zelotları bilirsiniz, sizin hemşerilerinizdir, zenginlerden nefret eden, zenginlerin yoksulların ellerinden aldıkları ekmekleri tekrar yoksullara iade eden Zelotlar gelir aklıma”dedi.

  “Şeyh Bedreddin, unutturulmak istenen bir tarihtir”

“Ve yine Trakya denince aklımıza Şeyh Bedreddin gelir” diyen Demirer, “Şeyh Bedreddin’in ülkülerinden, Şeyh Bedreddin’in devrimci praksisinden söz etmek hepimizin görevidir. Şeyh Bedreddin, kelimenin tam anlamıyla bir eşitlikçidir, bir ortaklaştırıcıdır, bir isyancıdır. Şeyh Bedreddin, bir tarihdir. Şeyh Bedreddin, unutturulmak istenen bir tarihdir. Çünkü tarihi lanetli egemenlerin yazdığı bu dünyada, eşitlik, adalet isteyen herkes unutulmaya mahkum edilmek istenilmektedir” dedi.

Sunumuna tarihin sınıfsal karakterini vurgulayarak devam eden Demirer, “Her sınıfın tarihi kendisinedir. Geçmişi algılama, kabullenme, yönlendirme niyetleri sınıfsaldır ve değişir. Her bir sınıf kendi ilgi ve kaygısı doğrultusunda, yetenek ve gücünün elverdiği kadarıyla geçmişi tarif eder. Tarih sınıfsal oluşum/ve yorumlanma sürecinden kaçamaz. Bu nedenle her zaman sınıflar için yeniden yazılır. O hâlde Şeyh Bedreddin (ile Börklüce Mustafa ve Torlak Kemal) İsyanı’ndan söz ederken çelişkili değerlendirme ve karşıtlıkları asla yadırgamamız gerekiyor” dedi.

Bedreddin’i ve başkaldırısını şekillendiren tarihsel etmenleri ele alan Temel Demirer, Bedreddin’i ve ortakçı yaşam düşünü bugüne ve geleceğe taşımak için ise şunları vurguladı; “Geçmiş olayların tarihsel özelliği, ancak ‘geleceğe’ katkıları ortaya çıktığında tam olarak anlaşılabilir: Aradan altıyüz yıla yakın süre geçti, tam anlamıyla ‘gelecek zaman’da sayılırız; bilmek için ‘yeterli zaman’ geçmiştir. Kaynaklar, boş bir evde duran ‘hayaletler’ gibidir; tarihle sulanabilirse sulanıp canlandırılabilirse ‘hayalet’ olmaktan çıkıp aramıza katılabilirler. Hayaletlerin aramıza katılması ‘geçmişimizle çiftleşmek’ anlamına gelir ki ‘doğum’ kaçınılmazdır.

Bizler Şeyh Bedreddin’i Nâzım Hikmet’in ‘Şeyh Bedreddin Destanı’ndan öğrendik. Nâzım Hikmet, isyanın geçtiği tarih kesitine, koğuşun demir parmaklıklarına yanaşan ve tornacı Şefik’in gömleğini giyen Börklüce Mustafa’nın dervişlerinden birinin ‘ruhu’ ile yolculuk etmişti. Biz ise, Bedreddin’in kavga ve düşünce dünyasına, ‘yaşamın sonuncu kaynağı olduğuna inanılan ve canı taşıdığı kabul edilen’, ondan bize ulaşan tek ‘kanıt’ durumunda bulunan ‘kemikleri’ ile seyahat edeceğiz. Kemiklerden oluşan ‘iskelet’, geriye taşındığında ‘bin bir can edinir, bin bir dona bürünür’; geçmişin orasında-burasında ‘bedensiz dolaşan ve beden beden’ diye çığrışan Bedreddin müridlerini ‘uçurup’ aramıza taşıyıverir. Bu aslında ‘söze gelmek, sözle gelmek’, yeni bedenlerde ‘yorumlanmak’, yani ‘davranışa dönüşmek’, bu yolla geleceğe taşınıp ‘ölümsüzleşmek, ölmeden evvel ölmek ya da yaşarken dirilmek’ demektir.”

Araştırmacı-yazar Temel Demirer’in konuşmasının ardından Emekli-Sen üyesi Hamza Güven, Nazım Hikmet’in Şeyh Bedreddin Destanı adlı şiirinden bir bölümü seslendirdi.

Şiir dinletisinin ardından etkinlik OkumaGrubu korosunun Şeyh Bedreddin deyişlerinden oluşan dinletisi ile sonlandırıldı.

Edirne’de ‘Şeyh Bedreddin’ heykeli tartışması

Edirne Baro Başkanı Özgür Yıldırım’ın sosyal medya hesabından, ‘Şeyh Bedreddin dönemin FETÖ’südür. İdam edilen bir isyankar sembolleştirilmemelidir’ paylaşımları yapması ve Bedreddin’in heykelinin Edirne’ye dikilmesine karşı çıkması kentte büyük tepki topladı.

Edirne Belediye Başkanı Recep Gürkan, Baro Başkanı Yıldırım’ı kendisine iftira attığı ve hakaret ettiği gerekçesiyle savcılığa şikayet etti.

Baro başkanı safını belli etti

Edirne halkının tepkisini çeken açıklamalarını devam ettiren Baro Başkanı Yıldırım, “Terör örgütleri ile iltisakı olan çevreler tarafından kutsanmakta olan ve 600 yıl önce devlete isyan ettiği için idam edilen ‘Şeyh Bedreddin’ isimli bir kişinin Edirne’ye heykelinin dikilmesine karşı çıkıp, terör örgütleri ile iltisakı olan marjinal grupların Edirne’de ‘üs’ oluşturmasına engel olmaya çalışmak, benim asli görevlerimdendir” diyerek safını, görevini belli etmiş oldu.