“Para geçmez burada, her şeye rağmen ve aslında o her şeyden yaratılan dayanışma geçer.” | Armutlu Koordinasyon Merkezi’ndeki 7. gün

Tarih 13 Şubat’ı vurdu, bugün Armutlu Koordinasyon Merkezi’ndeki 7. günümüzün içerisindeyiz. Bugünün güncesini yazmak için çalışmaya başladığımızda fark ettik ki buradaki hayat her gün biraz daha katmerleniyor, daha gelişmiş bir boyutta örgütleniyor ve tek bir insanın tümüne hâkim olamayacağı kadar genişlik kazanıyor. Bu, buradaki hayatın nasıl yaratıldığına da göbeğinden bağlı bir anlayış aslında. Aşçısından doktoruna, depremzedesinden daha dün gelen gönüllüsüne kadar herkesin ilk parmak bastığı nokta oturmuş bir düzen ve nizamî bir işleyiş oluyor sohbetlerde. Bunun kolektif akılla birleştiği noktadaysa 6 gün içerisinde yoktan var edilen hatta “eksiden var edilen” Armutlu Koordinasyon Merkezi çıkıyor karşımıza. 6 günü 6 yıl gibi yaşamaktan, ölümden hayatı doğurttuğumuzdan ya da kaosun içinde düzeni yarattığımızdan, hemen hepimizin zaman algısının zayıfladığı belli oluyor; dün yaşananlar ilk günmüşçesine anımsanıyor, üç gün tek saate sıkışıyor akıllarda.

Yaşadığımız fiziksel ve mental yorgunluğun hareketimize yansımasını engellemek ve üniversite ve şehirlerimizde de eylemler örgütlemek için ortaklarımızı Hatay’dan ayrılmak isteyen depremzedelerle birlikte otobüsümüzle İstanbul’a uğurluyoruz. Diğer yandan yeni eklenenler oluyor. Dün İzmir’den gelen ortaklarımız ve gönüllü dostlarımız işleyişi gözlemledikten sonra bugün hızlıca bir parçası oluyorlar bu işleyişin, aksamıyor hiçbir şey ki bu da bir kez daha örgütlenmenin önemini gösteriyor bize aslında.

Bugün; tenis kortuna kurduğumuz yatakhaneyi daha iyi ısıtmak için sobalarımız geliyor, masa ve sandalyelerin olduğu iki koca alanımızdan bir tanesine aileleri birlikte yatırmak için gelen çadırları kuruyoruz. Kreşimiz saatinde başlıyor, çocuklara oyunlar oynatıyoruz. Felaket kelimeleri çıkmıyor ağızlarından, birkaç saatliğine yaşıtlarıyla oynuyorlar. Hem bugün biraz daha güneşli hava, hepimizin hasta hissettiği ve vitamin alıp durduğu şu günlerde bize de iyi geliyor. Hastanemiz vızır vızır çalışıyor, bizler vitamin alıyoruz, depremzedeler kırıkları ve açık yaraları için geliyorlar. Doktorumuzdan öğreniyoruz, depremden sonraki ilk günlerde gönüllü olarak gelen birçok doktor ya köylere yönlendirilmediği ya da insanlar enkazdan çıkarılmadığı için yapacak bir şey bulamayıp geri dönmüşler. Hâlbuki burada sağlıkçılara çok ihtiyaç duyuyoruz. Bizi işiten, gören birçok doktor da varmış, iletişime geçip gönüllü olarak Defne Evi’ndeki hastanemize geliyorlar. Ortopedist ve tecrübeli hemşirelerin oluşturduğu bir ekip de bizimle artık. Gezici ambulans yapma fikrimiz bürokratik engellere takılsa da röntgen cihazlarından EKG aletlerine yoğun bakım ünitesi haricinde bir hastanede olması gereken ne varsa onların temin edilerek burasının teşekküllü bir hastane olarak işlemesinin adımlarının atıldığını görüyoruz. Devlet, hastanelerine 3 ay sonraya randevu verirken, enkaz altından akrabalarının çıkardığı insanlar ambulans gelmediği için sokaklarda ölüp battaniyelere sarılırken, biz 7-24 bakımın gerçekleştirildiği bir hastane kuruyoruz aslında.

Mutfakta aşçılar da bilfiil çalışma hâlinde. Ekibinden biri sara krizi geçirince “bu adam yarın işine dönebilecek mi ona göre mesai ayarlayacağız” diyen bir ekipten bahsediyoruz, disiplinli çalışmaları olabildiğince besleyici ve doyurucu bir şekilde her gün saatinde 3 öğün yemek ve atıştırmalığın yüzlerce insanı doyurmasını sağlıyor. “Biz işimizi yapıyoruz” diyorlar, “biz insanların doyması için uğraşırız.” Biz de öyle, herkesin doyması için uğraşımız. Erzak dağıtımını devam ettiriyoruz aynı zamanda, gelen insanlara da ihtiyaçları doğrultusunda imkânlarımız ölçüsünde elimizdeki malzemeden dağıtıyoruz. Tuvaletler bizim için hâlâ bir sorun, seyyar tuvaletimizi çalıştırabilmek için tesisatçı bulmaya çalışıyoruz.

Bizim yaşamı kurduğumuz yerde elbette ölümün akbabaları da kol geziyor; polis ekipleri devriye atmaya devam ediyorlar, tedirginlik yaratmamak adına bir gözümüz üstlerinde de olsa duraksamadan devam ediyoruz. Ki çözündükleri o kadar bariz ki bir jandarma gelip annesini deprem bölgesinden çıkarmak için bizden yardım istiyor. Gitmek isteyen depremzedelerin iletişim bilgilerini alarak onlara araç bulmaya devam ediyoruz. Enkaz alanlarına gidiyoruz; enkazın arasında yatan aileler var hâlâ, göçüklerin arasında uyuyanlar, onları merkezimize çağıyoruz. Hava koşulları sebebiyle brandaya, hep daha fazla çadıra ihtiyaç duyuyoruz, bunların temini için her kapıyı aşındırıyoruz. Jeneratörümüzün bozulması tehlikesiyle karşı karşıyayız, trafodan elektrik çekmenin yollarını arıyoruz.

Burası sadece yemek ve çadır dağıtılan herhangi bir yardım yerinden farklı, elbette acı dolu ama bunun altında ezilmemeye, ezilenleri kederini örgütlemeye çağırıyoruz, çalışıyoruz. Biz burada depomuzu taşırken, tırlardan onlarca kişi saatlerce eşya indirirken pet şişelerden top yapıp çocuklarla oynuyoruz; ateş başında gençlerden kestiği ümidi yeniden kazandığını söyleyenlerle sohbet ediyoruz. “Devlet gelmedi siz geldiniz” diyenlerin yüzündeki gülümsemede yaptıklarımızı görüyoruz. İnsanların sadece yan yata yatıp yemek “aldığı” bir yer değil burası, çok zor koşullardan kademe kademe düzelterek, yan yana eşya taşıdığı, yemek yaptığı, sohbet ettiği, ne yapabileceğini tartıştığı, devrimcilerle birlikte kendi şehirlerini yeniden kurdukları bir yaşam alanı. Para geçmez burada, birbirini uyandırmak geçer, kolileri açmak geçer, çukur kazmak geçer, çocuklarla resim yapmak geçer, ekmek bölmek geçer, hayatın tüm değerleriyle yaşatılmaya çalışıldığı, her şeye rağmen ve aslında o her şeyden yaratılan dayanışma geçer. Çok yorgunuz, 3-4 saat ya uyuyoruz ya uyumuyoruz, çelişkiler karmaşıklaşıyor, her gün yeni bir şeyle karşılaşıyoruz. Mesela bugün ödünç alıp tonlarca eşya taşıdığımız römorkun sahibi römorku geri aldı; cenaze taşımak için. Duraksamıyoruz. Samandağ’a bir ekibimiz desteğe gitti, çadırlar için yeni olanaklar yaratıyoruz, her gelen özenle çalışıyor, mahalleli her geçen gün daha fazla el veriyor. Gemi işlemeli tıkır tıkır, biliyoruz.

13 Şubat 2023

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz