Gezi biziz, biz gerçeğiz!

Bu topraklarda mayalanan özgürlük istemine güven.

Gezi ‘nin derslerinden birincisidir bu.

Gezi 6. yılında bize öğretmeye devam ediyor. Kendi gücünü bildiğin kadar, özgürlüğü istersin ve özgürlüğü istedikçe, kendi gücünün farkına varırsın.

İstedik, istiyoruz. Gezi’de özgürlük istedik ve tattık özgürlüğü. Bu ülkenin egemenleri, o tattığımız özgürlüğü bize unutturmak için 6 yılda ellerinden geleni artlarına koymadılar. Amed’de, Suruç’ta, Ankara’da bombalar patlattılar. Dostlarımızın, yoldaşlarımızın yaşamlarını çaldılar. Aydınları, akademisyenleri, öğrencileri tutukladılar. Topluma topyekûn bir saldırı dalgası başlattılar. Gezi’de “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak” demiştik. Bu egemenler açısından da böyle oldu. Gezi onların kimyasını bozdu. Kendi hukuklarını dahi tanımaz ve bununla yönetemez hale geldiler. Ellerinde kalan tüm baskı aygıtlarıyla var güçleriyle saldırdılar.

Onlar saldırdıkça çözülmeye devam ettiler. Bir yandan fazla zamanlarının kalmadığını hissetmişçesine yağma ve talana hız verdiler. Bir yandan da bizlerin; işçilerin, emekçilerin, halkların, kadınların, gençlerin özgürlüğü soluduğu Gezi’nin sonuçlarını ortadan kaldırmak için bizleri saldırılarla yalnızlaştırmaya, Gezi’de yıkılan korku duvarını yeniden örmeye çalıştılar. Her seferinde de hileyle altını oydukları sandığı tekrar tekrar önümüze koyup, aklımızı, isteklerimizi, taleplerimizi bununla sınırlamaya çalıştılar. Bizi bir oy toplamı olarak gördüklerinde, işleri daha kolay. Çünkü hilenin sınırı yok. Bunun medyası var, YSK’sı var, kayyumu var… Ama sokaklara çıktık mı, işte o zaman korkuyorlar. Çünkü biz her bir araya geldiğimizde Gezi’yi hatırlıyorlar. Ya bu kalabalıklar birlikte hareket etmeye devam ederse, ya meclisler kurar, ortak karar alırlarsa, ya şalterleri indirirlerse, ya işçiler greve çıkarsa, ya kadınlar sokaklardan evlerine dönmezse diye korkuyla izliyorlar.

Haklılar: Biz bir oy toplamı değiliz. Etiyle, kemiğiyle milyonlarız. Emeğiyle tüm sektörlerde tüm yaşamı üreten, fikirleriyle yeniyi yaratacak olan, kendi kararlarını alabilecek iradeye sahip olan milyonlarız. İşçiler, emekçiler, halklar, kadınlar, gençleriz biz. Gezi’cileriz biz.

Eminiz ki, kâbusları olan Gezi’yi sadece bize unutturmayı değil, kendileri de unutmayı çok isterlerdi. Ama çare yok onlar için. Çünkü biz gerçeğiz. Evet, isyan ettik Gezi’yle, isyan insanlaştırdı hepimizi. Evet, kurduk o barikatları elden ele. Evet, direndik. Direndikçe güzelleştik. Bizim dedik bu ağaç, bu park, bu şehir, bu topraklar… Parklara komünler kurduk. Forumlar oluşturduk. Hiçbir kurtarıcı beklemedik. Kendi kararlarımızı aldık. Adaleti getirecek olanın, yanı başımızdakilerin elleriyle bizim ellerimiz olduğunun farkına vardık.

Biz aradan geçen 6 yılda her bir araya geldiğimizde, Gezi hafızası yeniden canlandı. 7 Haziran’da, referandum sürecinde kurduğumuz Hayır Meclis’lerinde, sokaklarda kalabalık olduğumuz her anda Gezi’den öğrendiklerimiz de vardı.

Gezi’de soluduğumuz o özgürlüğü unutmuyoruz. Ellerimizin yaratan gücünü unutmuyoruz. Yüzlerimize yayılan kocaman gülümsemeyi… Yanı başımızda mutluluktan ağlayan o gözleri… Saldırılara karşı beraber göğüs germenin ciddileştirdiği yüzlerdeki onuru… Yıllarca korkarak yaşamışların gösterdiği cesareti… Tozun, dumanın, gazın ve betonun arasından fışkıran hayatı…

Unutmuyoruz. Tıpkı Tekel Direnişi’nde, şehrin başkentinde kurduğumuz direniş çadırlarından öğrendiklerimizi unutmadığımız gibi… Tıpkı 15-16 Haziran 1970’te şalterleri indirip şehrin caddelerinden akan işçilerin şanlı direnişini unutmadığımız gibi. Unutmuyoruz ki, bugün gelişen büyük-küçük demeden tüm direnişlerin içindeki özgürlük arayışını görelim. Unutmuyoruz ki, kurtarıcı beklemeden kendi gücümüze güvenerek direnişi örgütlemeye devam edelim. Kendi kararlarımızı verelim. Unutmuyoruz ki, direnişlerden öğrenip, örgütlenip geleceğimizi kuralım.

Bugün Gezi’yi yeniden anlamanın zamanıdır. Yılgın olanlara, gerçeklerin farkında olmayanlara anlatalım. Yok sayıldığımız, aşağılandığımız, işçi cinayetlerinde katledildiğimiz, kadın cinayetlerinde katledildiğimiz, memleketi açık hava hapishanesine dönüştüren bu çürümüş düzene karşı bizden olan herkesi; işçileri, emekçileri, kadınları, gençleri direnişi örmeye çağıralım. Emeğimiz için, özgürlüğümüz için bir araya gelelim, bunun için çalışalım.

Biz direnişi büyüttüğümüzde, biz kendi kararlarımızı verdiğimizde, biz örgütlü hareket ettiğimizde, biliyoruz ki her şey çok güzel olacak. Çünkü bizim yaşamımıza, emeğimize, geleceğimize ancak biz sahip çıkabiliriz. Özgürlüğümüzü ancak biz, tırnaklarımızla sökerek kazanabiliriz. Gezi’de Taksim’de göz kırpan devrimi hatırlayarak… Omuz omuza yürüyerek…

BU DAHA BAŞLANGIÇ, MÜCADELEYE DEVAM!

KURTULUŞ YOK TEK BAŞINA; YA HEP BERABER, YA HİÇBİRİMİZ!