Deniz Yurtsever: Hiçbir şekilde geri durmayacağız, bu gidişi durduracağız

Direnişteyiz: Kamu emekçilerinin açığa alın­masına karşı Eğitim Sen’in alacağı tutumla ilgili bilgilendirme yapar mısınız?

Deniz Yurtsever: Açığa alınmalar aslında bugün Diyarbakır’da 4300 civarı, ama Diyarba­kır’daki eğitim emekçilerinin duruşuna bakarsak çok eskiye dayanıyor. Buradaki her demokratik eylem ve etkinlik sonrası muhakkak birkaç arkadaşımıza ceza davası açılırdı, sonra açığa alma gerçekleşirdi. 15 Temmuz darbe girişiminden sonra AKP biliyor­sunuz FETÖ’ye müdahale adı altında aslında bütün eğitim emekçilerine, bütün muhalif kesimlere karşı topyekûn bir müdahale başlattı. Eğitim-Sen de, 100 yıllık duruşundan kaynaklı bu teröre maruz kaldı. Ve bugün Diyarbakır’da 4300 küsur eğitim emekçisi açığa alınmış durumda. Bu kıyımın gerçekten geçmiş dönemlere nazaran karşılaştırıldığında farklı bir kı­yım olduğu görülüyor. 80 darbesinden sonra gelişen süreçten de biraz farklıdır. Biz, bütün üyelerimizle ilk günden ta bu güne kadar, tabandan gelişen öneri­lerle çeşitli eylem ve etkinlik planlaması yaptık.

“Ankara merkezli eylem ve etkinliklerimiz olacak”

İlk olarak, Milli Eğitim Müdürlüğü önünde basın açıklaması yapmaya çalışırken polisin hun­harca saldırısına maruz kaldık. Birçok arkadaşımız yaralandı, birçok arkadaşımız gözaltına alındı. Sonrasında, Eğitim-Sen 1 No’lu Şube’de oturma eylemi gerçekleştirdik ve bu hala sürüyor. Sonra­sında, toplumda duyarlılığı daha fazla arttırabilmek için, biraz da yasaklardan kaynaklı olarak arkadaşla­rımız üzerine “öğretmenine dokunma” yazılı tişörtler giyip cuma günü şehir turu atacaklar. Arabası olan arkadaşlar konvoy oluşturup, şehirde bir duyarlılık yaratmaya çalışacak. Şu an, diğer eylem ve etkinlik­lerle ilgili tartışmalar yürütülüyor. Durumun, açlık grevine kadar evrilme noktasına gitmesi olasılığı da mevcut. Ankara merkezli eylem ve etkinliklerimiz olacak. Geçen hafta genel meclis toplantılarında Ankara merkezli olarak dört bir yandan katılımlı eylem örgütlenmesi konuşuldu, bu konuda duyarlılık oluşturulmaya çalışılıyor.

Direnişteyiz: Öğretmenlerin açığa alınması aslında öyle bir boyuta geldi ki, birçok okulda, birçok semtte öğretmen de bırakmadılar. 20-25 öğretmenli okullarda öğretmen sayısı 3’e, 4’e kadar düştü. Bu da aslında, eğitimin bizzat devlet tarafından engellenmiş olması demek. Çünkü, o öğrencilere kim ne eğitim ve­ recek, kim ne öğretecek? Bunu nasıl tamamlayacak­larını bilmiyoruz. Bu açıdan, velilerin ve öğrencilerin bu mücadelenin bir parçası olacağını öngörmekteyiz. Bu konuda Eğitim Sen’in yapacağı bir şey olacak mı?

Deniz Yurtsever: Eğitimin engellenmesi, devlet tarafından bize yöneltilen bir suçlama oldu. 29 Aralık’ta biz greve gidince, en büyük propagandaları “siz zaten şusunuz, busunuz, örgüt talimatıyla eğiti­mi engelliyorsunuz” gibi suçlamalarla karşılaştık. Şu anki tablo bize, aslında devletin eğitimi engelleyen bir kurum olduğunu ayan beyan gösteriyor. Biz o gün, Sur’da, Cizre’de yaşanan savaşta kişi ayrımı yapmadan, insanların önünde bir duruş sergiledik. O yüzden, bugün bu suçlamalarla karşı karşıyayız. Eği­tim, Kürdistan’da zaten her zaman böyleydi. Hem nitelik açısından hem de nicelik açısından tek ayaklı yürüyen bir süreçti. Kürdistan’da öğretmen açığı her zaman vardı, zaten verilen eğitimin niteliğini tartışmamıza bile gerek yok. Bizim yıllardan beridir anadilde eğitim gibi bir talebimiz vardı. Bu her sefe­rinde şiddetle bastırılmaya çalışıldı. Gelinen nokta­da, bu kadar açığa almalar varken, “devlet bunu nasıl dolduracak” sorusuna şöyle bir yanıt veriliyor. İsmet Yılmaz açıklamasında; “bizim elimizde 40 binden fazla öğretmen var, 30 bin de sözleşmeli alacağız ve dolayısıyla bizim böyle bir sorunumuz yok” diyor. Ama biz sorunun çok büyük olduğunu biliyoruz. Hem açık bakımından hem de nitelik bakımından, sözleşmeli öğretmenlik gibi bir şeyden bahsediliyor. Burada, KPSS temel kıstas olmayacak. KPSS, çok adaletsiz bir sistem olmasına rağmen, en azından geçmişte mülakat denen bir olay yoktu, bugün müla­kat ortaya konuyor. Dolayısıyla mülakatta, sosyalist­leri, demokratları, yurtseverleri almayacakları kesin. Kendisine yakın, yandaş denilebilecek tarzda kişiler alınıp eğitim tamamen dinselleştirilecek, tamamen ticarileştirilecek, tamamen ırkçı olacak. Böyle niteliksel bir düşüşün olacağı bir dönemin geleceğini açıkçası şimdiden görüyoruz. Öğretmenler burada bir sendika çatısı altında, bir örgütlenme içerisinde. Ama bu niteliksiz eğitime maruz kalacak veli ve öğrenci ayağı işlemezse, buna karşı bir tepkisellik gelişmezse inanın çok daha geriye sürükleneceğiz. Diyarbakır yerelinde bir örgütleme var. Sosyal med­yadan takip ettiğim kadarıyla, öğrenciler arasında olsun, veliler arasında olsun buna karşı bir tepkisel­lik var. Henüz bir araya gelmişlik yok. Çünkü dikkat ederseniz açığa alınmalar bayram tatilinin hemen ilk gününde oldu. Bunun bilinçli yapıldığını düşü­nüyoruz. Halk tepkiselliğinin azaltılmasına yönelik olduğunu düşünüyoruz. Bunun örülmesi için biz de, önümüzdeki süreçte gerekli olan şeyleri arkadaşlarla tartışarak halka bir çağrıda bulunacağız.

Direnişteyiz: Bu açığa almalar bir sürecin parçası. 7 Haziran’da toplumsal muhalefet güçlerinin yükselişi, halkların ortak mücadelesi tablosu vardı. Yönetenleri, egemenleri korkutan da buydu. Diyar­bakır, Suruç, 10 Ekim katliamları da, öğretmenlerin açığa alınması durumu da, bunların hepsi aslında topyekûn bir saldırının parçaları. Eğitim-Sen’in, diğer toplumsal dinamiklerle ortak mücadeleyi yük­seltme, topyekûn saldırılara karşı, topyekûn direniş hattı örme çabası olacak mı?

Deniz Yurtsever: 7 Haziran’dan sonra açığa çıkan tablo ve böyle inşa edilmesi düşüncesi aslın­da Eğitim-Sen’de mevcut. Bizim aramızda inançlı insanlar da var, inançsız insanlar da. Kürt’ü, Arap’ı, Türk’ü, Laz’ı… hepsi demokratik, emek eksenli bir düşünce altında bir araya gelmiş ve örgütlenmiş insanlardır. Aslında 7 Haziran’dan sonra, toplumsal alandaki kardeşleşme çabasını Eğitim-Sen doğal yapısında barındırıyor. Bu açığa almalarda devlet şöyle bir hedef izliyor; Kürdistan’daki açığa alma­ları, “teröre desteği engelliyoruz” olarak açıkladı bakanlık. Sonrasında değişti tabii, ama Batı’da aynı refleksi gösteren bir Türk emekçi ile Kürt emekçi arasına nifak tohumu serpme gibi bir durumu var. Fakat gördüğümüz kadarıyla emekçiler örgütsüz değil. Buradaki Kürtlerin sıkıntılarına çok duyarsız değil. Toplumsal muhalefetin son 2 yıl, 3 yıl, 5 yıl içerisinde ciddi seviyelere geldiğini düşünüyorum. Duyarlılık gerçekten fazla. Batı’daki Türk emekçi­siyle, eğitim emekçisiyle Kürt eğitim emekçisinin bir araya geleceği yer Eğitim-Sen’dir. Burada amaç, örgütlülüğü daha fazla perçinlemek ve bu baş aşağı gidişi gerçekten durdurmak olmalıdır. Çağrımız budur. Hiçbir şekilde geri durmamak, ulusalcı akım­ların söylemlerini dikkate almadan emek cephesi altında bir araya gelerek bu baş aşağı gidişi durdur­mak olmalıdır. Eğitim emekçilerinin Eğitim-Sen’de­ki duruşu bu olmalıdır.

Direnişteyiz: Dün (14 Eylül) beraber foruma katıldık. Forumdaki direniş ruhu, umut vericiydi. Bir yandan da gördüğümüz kadarıyla öğretmenle­rin açığa alınmasıyla ilgili endişeleri var. Bunun da getirdiği bir atıllık durumu da seziliyor. Özellikle Diyarbakır’daki, Kürt coğrafyası içindeki öğretmen­ler nasıl bir ruh hali içerisinde? Bu forumun Diyar­bakır’daki mücadeleye nasıl bir katkısı oldu?

Deniz Yurtsever: Dünkü forum daha çok, “Sü­reç içerisinde izlenecek hukuki basamaklar nedir?” üzerineydi. Bunun yanında farklı tartışmalar da oldu. Üyelerde, ‘maaşım kesildi bir sonraki ay ben kredimi ödeyemem’ kaygısının oluşması çok doğal bir şey. Bu süreç, kaba ekonomik kaygıların çok ötesinde bir süreçtir. Eğer bu süreç gerçekten sağlam atlatılmazsa, savaşın katlanarak devam edeceğini biliyoruz. O yüzden, böyle ekonomik kaygıların çok ötesine taşmıştır. Dün binlerce arkadaşımız yoğun bir katılım gösterdi. Bu bizi heyecanlandırdı. Onlar bu kadar yoğun katılım gösterince, biz de yönetim olarak üyelerimizden güç alıp önümüze daha iyi bakabiliyoruz. Polisin bütün tahriklerine, tacizlerine rağmen arkadaşlarımız foruma katıldı, sonuna kadar da kaldı. Onun dışında üyelerimize, bu süreç içerisin­de izleyeceği yol nedir, Danıştay’a başvurma, itiraz dilekçeleri ile davayı aynı anda AİHM’e taşıma gibi yol ve yöntemler aktarıldı. Kafalarına takılan sorular, genel merkez avukatımız tarafından açık ve şeffaf bir şekilde cevaplandırıldı. Üyelerin moral depolayarak, gerçekten önümüzdeki döneme de daha iyi bir örgüt­lülük içerisine girdiğini izledik.

Direnişteyiz: 10 Ekim Katliamı’nın yıldönümü­ne sayılı günler kaldı. 10 Ekim 2015’te biz hepimiz oradaydık, herkes oradaydı. Orada olmayan arkadaş­larımızın da yüreği oradaydı. Hepimiz bir parçamızı, barış şehitlerimizi de, hepimizin içinden bir parçayı da orada bıraktık. 10 Ekim’in yıldönümünde, katli­amla birlikte toplumun genelinde oluşan travmayı at­latmak için ne yapmak, nasıl bir yol, yöntem izlemek lazım? Bu travmayı nasıl atlatacağız?

Deniz Yurtsever: Biz 10 Ekim katliamından bugüne kadar her ayın 10’unda, eylemler, etkinlikler yaptık, müzik dinletileri yaptık. O arkadaşların, o gün orada göstermiş olduğu duruşu ve ödedikleri bedelle­ri hafızalardan silmemek için eylemler ve etkinlikler yaptık. Artık 1 yılını doldurmak üzere ve farklı etkin­likler yapmayı düşünüyoruz. O gün, biz de oraday­dık. Bizim bulunduğumuz gruba 40 metre kalmıştı. Birçok arkadaşımızı da kaybettik. Çok büyük bir acıydı ama bir taraftan da düşününce, Kürt ve Türk emekçisinin, diğer emekçi kesimlerin bir araya gelişi­nin sistem karşısında nasıl bir tehlike oluşturduğunun göstergesi oldu. Bizim geldiğimiz seviyeyi, mertebe­yi gösteriyordu. Bu açıdan da biraz gerçekliğimizin farkına vardık. Arkadaşlarımız, 7 Haziran’dan sonra gelişen o tablonun devamını sağlayabilmek için canlarını ortaya koyarak, yaşamlarını yitirdi. Büyük bir bedeldir. Bu bedel inanıyorum ki, önümüzdeki süreçte Türk ve Kürt halklarının kardeşliğinin emek cephesinde örgütlenmesinin temeli olacaktır. Bu kat­liam, 10 Ekim 2016’da 1 yılını doldururken biz daha değişik eylemler ve etkinlikler koymayı düşünüyo­ruz. Eğitim emekçileri böyle bir süreçten geçerken, bu saldırılar varken bizim eylem ve etkinliklerimiz Ankara’da, arkadaşlarımızın yaşamlarını yitirdikleri yerde olabilir. Geniş katılımlı bir anma etkinliğine dönüşebilir. Şu anda bunun üzerinde bir tartışma yü­rütülüyor fakat net bir program ortaya konmuş değil.

direnisteyiz3.org