Aladağ; kaza değil, katliam!

Yangından tam 7 saat sonra bakanların, bölgeden aileler ve çevrede yaşayanların tahliye edilmesi ve çevik kuvvet yığınağı yapılmasının ardından gerçekleştirdiği ziyarette açıklamayı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan yaptı. “Devletimiz tüm imkânlarıyla ailelerimizin yanındadır” ifadeleri, ailelere yardım yapılarak susturulacakları endişesini yarattı.

Öğrencilere ‘yalan ifade’ baskısı
Haberin duyulduğu ilk saatlerde de Adana Büyükşehir Belediye Başkanı “kapı kilitliydi” açıklamasını yapmış; ancak Başbakan Yardımcısı Veysi Kaynak yangın merdiveni kapısının kilitli olmadığı iddiasında bulunmuştu.

Kızı yangından yaralı kurtulan bir veli, kızına yalan ifade vermesi için baskı yapıldığını belirterek, “Savcılık kaleminin önünde Y.D. ile avukatı Mümtaz Hasan Şahin benim yanıma gelerek kızıma ‘Yangın merdiveninin kapısı açıktı’ demesini söyledi” dedi. Velinin şikâyetçi olmasına rağmen kızı ile birlikte aynı gün ifade veren 6 çocuğun da şikâyetçi olmaması dikkat çekti.

Katliama ilişkin yürütülen soruşturmada, açıklanan bilirkişi raporunda da kapının kolunun olmadığı bu nedenle kimsenin kurtulamadığı ifade edildi.

   Çocuklar bu yurtlara mecbur edildi

Öte yandan, yangına dair önlemler alınmamış olması kadar, bölgede taşımalı eğitime geçilmesi, devlet yurdunun yıkılarak cemaat yurtlarına aile ve çocukların mecbur bırakılmasının da ölümlerin önünü açtığı biliniyor.

Hayatını kaybeden 5. Sınıf öğrencisi Cennet Karataş’ın belediye işçisi babası Mehmet Karataş, kızının 4. sınıfa kadar köyde okuduğunu anlatarak ortaokul için Aladağ’a gitmek zorunda kaldığını söylüyor: “Köyde okul yoktu. Aladağ’da başladı. Tek yurttu burası. Eleştirme şansımız da yoktu ki. Başka seçeneğimiz yoktu. Mecburduk. Ücretsiz kalıyordu… Okul açıldığından bu yana üç kez görüşebildik. Hafta sonları da gelemiyordu, ulaşım sağlanamamıştı. Ben kendi imkânlarımla kızımı alıyordum. Belediye başkanına ‘Ücretsiz servis verin; çocuklarımız eve gelebilsin hafta sonları’ dedik. Daha bir şey yapmamışlardı. Onu da çok gördüler”

Karataş, Aladağ’da elektrik sayacının o gün değiştirildiğinin konuşulduğunu söyleyerek, “Yangının iyi araştırılmasını istiyorum” diyor. Aynı tarikatın ilçedeki erkek yurdunda kalan iki öğrenci, “Yurtta dayak yiyoruz, bazen sabah kahvaltı verilmiyor, aç gidiyoruz okula” derken, öğrencinin annesi, “Toplandık ilçe milli eğitim müdürüne gittik, devlet yurdu istediğimizi söyledik. Müdürse bize tarikat yurdunu gösterdi, gidin orada kalın dedi” şeklinde konuştu.

Süleymancılar valinin aracında, aileler acılarını gömmek için 7 km yürüdü

Küçük yaşta okumak için evlerinden ayrılıp ailelerinden uzak yatılı olarak okudukları yurtta hayatını kaybeden çocukların cenazeleri de köylerine kar ve yağmurdan çamur deryasına dönen yoldan güçlükle götürüldü. Cenazeye gelen araçlar jandarma tarafından durduruldu. Sadece 4×4 araçların geçişine izin verildi. Cenazeye gelen yüzlerce kişi, 7 kilometrelik sarp bir geçidi ancak 2 saatte geçebildi ve sık sık yolda kalan cenaze araçlarını itmek zorunda kaldı. Yoldan geçen bakanların resmi araçlarının ailelere yardımcı olmaması tepki çekti. Cenazeye katılan köylülerden biri “Dönüş yolunda helikopterle giden müftünün aracında kendimize yer bulabildik. Arkası açık 4×4 aracın kasasına bindiğimizde, yanımızdaki kişilerin Süleymancılar Tarikatı’ndan olduğunu konuşmalarından anladık. Yurt hizmetlerini övmeye çalışan bu kişiler, Köprücük köyüne Adana Valisi’nin aracıyla gittiklerini söyledi” dedi.

Bakan Ömer Çelik’in cenazede espri yapma cüreti

1 Aralık’ta yapılan cenaze töreninde, tabutun başında bekleyen acılı baba, AB Bakanı Ömer Çelik’in gazetecilerin kadrajına girebilmesi için uzaklaştırıldı. Cenaze namazını kıldıran Adana Müftüsü, yangını “kadere” bağlayan ve öğrencilerin ilim, irfan ve Kuran yolunda öldüklerini anlatarak, tarikat yurdunu normalleştiren bir konuşma yaptı. Törenin ardından protokol üyeleri, taziye çadırında bir süre oturdu. Bu sırada köyde tek yaşayan Ümmü Dönmez adlı yaşlı kadın “Gösterin bana valiyi, ondan hesap soracağım” diyerek protokolün yanına gitti. Ümmü Dönmez, köy yolunun bozuk olduğunu, ortaokul olmadığını, elektriklerin sık sık kesilmesi ve günlerce gelmemesi nedeniyle karanlıkta oturduğunu anlattı.