Öfkemizi örgütlüyoruz. Bizden aldıklarınız için dünyayı almaya geliyoruz!

Emine Bulut kocası tarafından öldürüldü.

Ceren Özdemir sokakta yürürken öldürüldü.

Şeyma Yıldız babası tarafından öldürüldü.

Şule Çet bir plazanın 20. katından atıldı.

Ceren Özdemir davasında avukatlar Ceren’i ahlaksızlıkla suçladı.

Nadira Kadirova’ya, Rabia Naz’a, Yeldana Kaharman, Gülistan Doku’ya ne oldu?

Ve bu sırada milyonlarca kadının evde ve işte emeği sömürülmeye devam etti.

Evet öfkemiz büyük, isyanımız da. Dünyaya bakın. Şili’den Sudan’a, Hindistan’dan Irak’a İran’a, Bangladeş’ten Fransa’ya. Biz yeryüzünde milyonlarca kadın sömürüye, cinayetlere, tacize, tecavüze, yoksulluğa karşı ayaktayız. Öfkemiz büyük, isyanımız da.

Ekonomik krizin her gün ağırlaşan koşullarında yaşamaya çalışanlar, güvencesiz, ucuz iş gücü olarak sömürülen kadınlarız. Krizin yarattığı “stres”, “bunalım”, “depresyon” bahanesiyle erkeklerin şiddetine uğrayan da yine biz kadınlarız. Büyüyen işsizliğin getirdiği öfkeyi de saç kurutma makinesiyle çocuğunu ısıtmaya çalışan kadının çaresizliğini de biliyoruz. Öfkemizi biriktiriyoruz, isyanımızı da.

Kendi varlıklarını devam ettirmek için dünyayı savaş alanına çevirenleri, savaşlar üzerine kurulu ekonomileri ile bizi baskıyla yönetebileceklerini düşünenleri biliyoruz. Savaş koşullarında kadınların yaşadıklarını da, göç yollarını da, kadın köle pazarlarını da görüyoruz.

Emine’nin ölmek istemiyorum haykırışı kulaklarımızda. Ve aynı haykırışı 2019 yılında öldürülen 474 kadın için de duyuyoruz. 2019 yılında 474 kadın öldürüldü. ‘Güçlü aileler sorunlarını kendi içinde çözer’ diyerek kadınların içine sıkıştırılmaya çalıştığı ailede yemek, bulaşık, çamaşır, çocuklar döngüsünde sömürüldüğünü de; uğradığı tacizi, tecavüzü, şiddeti de biliyoruz. Öfkemizi biriktiriyoruz, isyanımızı da.

Adına yargı denen ama önce kendisini yargılaması gereken, adalet denen ama katilleri aklayan sistemleri var. Kadınları giyiminden, bulunduğu yerden, akıl sağlığını gerekçe göstererek, özsavunmasından suçlu ilan etmeye çalışan hakimleri ve avukatları var biliyoruz. Öfkemizi biriktiriyoruz, isyanımızı da.

Biz kadınlar, biriken öfkemizle sokaklarda, meydanlardayız.

Biz kadınlar toplumun yarısıyız.

Bizi ikinci cins diyerek önemsizleştirmeye çalışan bu sistemde biz kadınlar üretimden gelen gücümüzle varız, emeğimizle varız, bedenimizle varız, en çok da mücadelemizle varız.

Biz kadınlar direnmeyi biliyoruz, biz kadınlar mücadele etmeyi biliyoruz, biz kadınlar ‘kadınlar vardır’ dedirtmeyi biliyoruz, biz kadınlar toplumun her alanında kendimizi görünür kılmanın yollarını biliyoruz.

Bugün bize gereken ise kazanmayı öğrenmektir.

Ahtapot gibi sekiz kolumuz varmışçasına her işi yapan biz bu dünyanın lanetlileri, her gün bu yaşamı yeniden kendi ellerimizle örüyoruz. Bugün birçok kadın hem çalışıyor, hem de çocuğunun sorumluluğunu, ev işlerinin yükünü tek başına sırtlanıp taşıyor. Biz kadınlar, bu eşitsiz yükün altından kalkmaya gösterdiğimiz gayreti ve gücü kendi yaşamımızı ve toplumu değiştirmek için örgütlediğimizde başaramayacağımız ne olabilir?

Madem bu düzen bizim emeğimizle varlığını sürdürüyor; her türlü sömürüye, aşağılanmaya, şiddete karşı özgür bir dünya yaratmak da ellerimizde. Yükümüz ağır. Gücümüz büyük. Gücümüzün farkında olup, hayatlarımız için, toplumsal hayatın öznesi olmak için bir araya gelelim.

Bugün biriken öfkemiz, bizi bir kadın öldürüldüğünde, tacize uğradığında, işten atıldığında yan yana getiriyor. Bunlar yaşanmadan yan yana gelmenin ve dünyayı değiştirmenin yolu, bunların yaşanmamasını sağlamanın yolu örgütlülüktür. Öfkemizi örgütleyelim, isyanımızı da.

Örgütlenmek, karşımızda duran, her saldırısında bizi daha sık yan yana getiren bu sistemli sömürüye karşı sistemli bir cevap verebilmektir. Yalnız canımız yandığında değil, hak ettiğimizi yani bütün dünyayı istemek için yan yana gelmektir. Bir bildiri dağıtmak, yanımızdaki kadınlara yalnız olmadıklarını göstermektir. Örgütlenmek, sömürüyü nasıl ortadan kaldıracağımızı tartışmaktır. Şiddeti, tacizi, tecavüzü ortadan kaldırmak için yapacağımız eylemlerdir. Örgütlenmek, bu çürümüş düzenin bizi tanımlamasına izin vermeden özne olmak, kararlarımızı biz veririz demektir. Örgütlenmek, başka bir dünyanın mümkün olduğunu söylemek ve o dünyayı almaya gelmektir.

Sınıfsız ve sınırsız bir dünya için mücadelemizle kendimizi var edelim. 8 Mart’ta, tüm bu saldırılara karşı cevabımızı bir arada verelim. Bütün kadınlara sesleniyoruz, isyanlarımızdan öğreniyoruz, kazanmak için örgütlenelim. Bütün kadınlara sesleniyoruz; kafamızı işyerlerinden, evlerden, üniversitelerden kaldırıp gözümüzü dünyaya dikelim. Öfkemizi örgütleyelim, ellerimizle dünyayı yeniden yaratalım.