Küba ‘Comandante’sini uğurluyor

Guantanamo Jose Marti Parkı’ndaki anmaya katılan emekli nakliyat işçisi Leonardo Aguilar şöyle diyor: “Ölümü bizim için inanılmaz bir hadise oldu; fakat burada hiçbir şey değişmeyecek. Raul hâlâ burada ve daha sonra bir başkası gelecek, sonra bir başkası, bir başkası daha, devrim daima sürecek.”

23 yaşındaki Lisandra Martínez Acea “Onlar için çok şey yaptığı Küba gençliği, ‘Comandante’sini kaybetti, sadece fizikî bağlamda. Ancak onun bıraktığı etik, ahlakî ve daha birçok yönüyle uçsuz bucaksız mirası koruyarak onu sürekli olarak tekrardan keşfedeceğiz” sözleriyle Fidel’in ölümsüzlüğüne vurgu yapıyor.

Castro’ya saygı ve mücadeleye devam mesajları

Venezuela Devlet Başkanı Maduro, twitter hesabından yaptığı açıklamada “Granma’nın Meksika’dan ayrılmasından 60 yıl sonra, Fidel yaşam için mücadele eden ölümsüzlerin arasına katıldı. Daima zafere doğru” dedi. Maduro mesajında Fidel ile Chavez’in ALBA’yı kurduklarını hatırlatarak, emperyalistler tarafından saldırıya uğramasına rağmen iki devrimin de büyüdüğünü söyledi. “Devrimi büyütmeye devam etmeliyiz. Bu çok büyük bir onurdur” diyerek “Fidel Castro’nun özgürleştirici mirasını koruma” çağrısı yaptı.

Bolivya Devlet Başkanı Evo Morales TeleSur TV’ye telefon ile bağlanarak Bolivya halkı adına başsağlığı dileklerini ifade ederken, dayanışma içinde olduklarının da altını çizdi. “Fidel bizlere kurtuluş mücadelesinin yolunu göstermiş, kararlılığı ve mücadelesi ile dünya halklarına öğretmen olmuştur” ifadelerini kullanan Morales, mücadelesinin takipçisi olacaklarını vurguladı.

Ekvador Devlet Başkanı Rafael Correa da twitter mesajında “O harikaydı. Fidel öldü. Çok yaşa Küba! Çok yaşa Latin Amerika!” dedi.

Uruguay’ın eski Devlet Başkanı Jose Mujica, Fidel’e hitaben bir mektup yazdı:

“…Efsaneleri yaratmak mümkün değildir, sen onlardan birisin; şarapnelin kendi darbesiyle ve dağdaki kampta dalgalanan bayrakla işlenmiş bir efsane. Orman ya da kır olması fark etmez; mücadele vatanımız dediğimiz, üzerinden geçip gidebildiğimiz, ama aslında bizim üzerimizden geçip giden o toprak parçasının bağrını yakar (…) Gölgeler bizi sinsice izliyor ve bugün, sevgili dostum, sen de göçüp gittin. Artık, en azından bu devirde, senin o aşk ve zafer aşılayan, bitmek tükenmek bilmeyen konuşmalarından mahrum kalacağız; benim içinden gençleşerek çıktığım ve kendimi en korkunç yaratıklara bile meydan okuyabilecek ya da tek bir hamleyle cehennem çukurunu aşabilecek gibi hissettiğim konuşmalar. Keder kaçınılmaz. (…) Peki, sen ne derdin acaba? ‘Hadi ordan deli! Üzülecek bir şey yok bunda! Hem ne fark eder ki, et ve deri değil mi yani sadece? Sen de ölmüşsün gibi yapma, mücadele devam ediyor ve yalnız ileri doğru!’ Bense kendi kendime saçmalayarak ‘O öyle konuşmazdı, saygısızlık etme’ diyorum. En iyisi daha dâhice bir şey söylemiş olacağını düşünmek; kalabalıklara alkış tutturan, ama halkını senin yaptığın gibi harekete geçirmeyi başaramamış bu deli ihtiyarın hikâyelerini değil. Ya Doğu’dan bir nihai savaş yükselirse? Zor, ama imkânsız değil… Bu savaşı beklerken Karayipler’in o yıldızındaki sana göz kırpıyor ve ‘Hasta la victoria… Siempre!’ diyorum.

Pepe.”

Kaynak: Telesur, Granma, direnişteyiz, Diken, 27 Kasım 2016