“Kimse elini taşın altına koyup maden ocaklarında örgütlenelim kaygısı taşımıyor”

Maden işçilerinin esarete karşı direnişi sürüyor. Hakları gasp edilerek ortada bırakılınca kendilerini madene kapatan Zonguldak Kilimli maden işçilerinin direnişi sürerken gittiğimiz Zonguldak’ta, Türkiye Taş Kömürü Kurumu (TTK) işçilerinden İsmet Hacıbektaşoğlu ile görüştük. “Zonguldak’ta, madenlerde neler oluyor?” Muhabirimiz sordu, Hacıbektaşoğlu yanıtladı.

 

Direnişin sekizinci gününe girerken gelişen süreci kısaca özetler misiniz?

Öncelikle burada iki ayrı şirket var. Deka ve Balcınlar madencilik şirketi. Arkadaşların bize söylediğine göre iki şirkette çalışan toplam madenci sayısı 245… Deka madenciliğe 4 Nisanda kayyum atanmış. 6 Mayısta da Balcınlar madenciliğe kayyum atanmış. Kayyum atandıktan sonra ocakta çalışmalar durdurulmuş. Dolayısıyla arkadaşlarımız işsiz kaldılar. Yılbaşından Nisan’a kadar Deka madencilik işçileri, Mayısın altısına kadar da Balçınlarda çalışan madenci arkadaşlarımız maaş almamışlar. Bu arkadaşlarımızın ilk eyleme başlama sebebi maaşların ve kıdem tazminatlarının ödenmesi ve çıkış verilmesidir. Sonra da biz yolumuza bakalım bu nedenlerden dolayı direniş başlamıştır. Bu arkadaşlarımız bu süre içerisinde Zonguldak’ta bazı eylemler yaptılar. Valilik binası önünde iki üç gün yattılar. Limanın oradaki maden şehitleri anıtında eylem yaptılar. Daha sonra cadde üzerinde bir binanın çatısına çıkarak seslerini duyurmaya çalıştılar. En sonunda da hiçbir çözüm gelişmeyince daha doğrusu şöyle bir şey önerildi onlara, geçen Çarşamba günü yani bir hafta önce valilik emniyet müdürlüğü SGK genel müdürlüğü kayyum ve bakanlık müfettişinin olduğu bir toplantı yapıldı. Çıkan öneri şuydu biz herhangi bir şey yapamayız. Siz tek taraflı çıkışlarınızı verin. İstifa edin çünkü sigortaları aktif görünüyor. İşsizlik maaşına başvuran işsizlik maaşına başvursun. Başka işe girecek olanlar da işe girsin. Tabi işçiler bunu kabul etmediler, çünkü belli avukatlarla görüştüler. Bazı avukatlar istifa etseniz de bir şey olmaz, haklarınızı alırsınız dediler ama bazıları da kesinlikle istifa etmeyin istifa ederseniz geriye dönük haklarınızdan feragat etmiş olursunuz dediler. İkilemde kalan arkadaşlarımızla ne yapalım diye sohbet ettik. Bir grup madenci arkadaşımız buradan ayrıldıktan sonra kendilerini ocağa kapatıp eylem başlatmışlar.

 

Madene giren ekip kaç kişi?

Tam sayıyı bilmemekle birlikte ilk giren ekip 75-80 civarında. Burada birlikte sohbet ettiğimiz işçi arkadaşlarımız da madem böyle bir şey başladı biz de gidelim dediler. Bu olay duyuldu tabi. Bunun üzerine Deka ve Balçınlar madencilikte çalışan diğer madenciler de orada toplandılar. Böylece eylem başlamış oldu.

 

Madenlere kayyum atanması ve rödovans ile çalıştırılması hakkında ne düşünüyorsunuz? Çünkü Soma’da, Ermenek’te gördüğümüz çalışma koşulları burada da karşımıza çıktı.

Aslında yıllardan beri söyleniyor. Madencilik iş kolunda rödovans işçi kiralama taşeron çalışmanın olmayacağını herkes biliyor. Hiçbir şekilde bu uygulamalardan vazgeçilmiyor. Soma’da 301 insanımızı kaybettik ama orda aynı şekilde çalışma devam ediyor. O insanlar da unutuldular bir şekilde, peşlerinden dua okumaktan başka yapılan hiçbir şey yok. Burada da aynı şeyler yaşanıyor. Bugün burada bir eylem yapılıyor bir dram yaşanıyor, birçok yerde özel şirketlere ait madenlerde dram yaşanıyor. Maaşlarını düzenli alamıyorlar, çalışma saatleri çok uzun, maaşlarının bir kısmını patrona geri iade ediyorlar. Patronlar işçi üzerinden kredi çekiyor, işçi işsiz kalma korkusuyla kredi çekiyor bütün bunlar bu civarda yaşanıyor ve bunları herkes biliyor. Bunu bilmiyorum diyen yetkililer yalan söyler. Herkes bunun farkında. Çünkü yapılan bazı toplantılarla konuşmalarla herkesin bu konuya vakıf olduğunu biz biliyoruz.

AKP’nin madenlerde sürdürdüğü taşeron, özele verme ve özel şirketlere bir şekilde rödovans yolu ile devlet ocaklarını devretme ve bu şekilde yaptığı şeylerin ardından 2010’da 30 madencinin öldüğü Karadon faciası, daha sonra 2013’te yine 8 madencinin öldüğü Kozlu’da özel şirketin işlettiği madende grizu patlaması ve 2014’te Soma ve Ermenek yaşandı. Bunlar gösteriyor ki özel şirketlerin iş yaptığı madencilik sektöründe işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemleri tam alınmadığından dolayı madenlerin bir şekilde devlet eliyle işletilmesi ve rödovans ile kiraya verilmemesi gerekiyor.

 

Direnişçi işçilerin gelinen noktada taleplerinden bahseder misiniz?

Eyleme başladıklarında üç dört aylık ödenmemiş maaşlarımız ödensin kıdem tazminatımız ödensin ve çıkışımız verilsin… Ancak dün akşam yerel bir televizyon kanalında katıldıkları canlı yayında “artık bu taleplerin bir üst aşaması bu saatten sonra biz işte istiyoruz. Çünkü bugün burada teslim olursak ve herhangi bir işe yerleştirilmezsek zaten adımız eylemci işçiye çıktı, bizi hiçbir şirket işe almaz. TTK veya burası iş garantisi de istiyoruz” dediler. Ücret talebiyle başlayan eylem bugün iş talebine de dönüşmüş oldu.

 

Eylemi bitirmeye yönelik bazı haberler de dolaşıma sokuldu tabi bu arada…

Bu eylem açlık grevi olarak başlamadı. Sadece madene girecez ve hakkımızı alana kadar çıkmayacağız talebiydi. Açlık grevi falan söz konusu değildi. İlk iki gün böyle bir şey yoktu. Basında yer alan haberlerin bir kısmı asılsız. Bu yaratılmaya çalışılan algı yanlış. Kimsenin burada paralel diye bir derdi yok. Haklı taleplerini duyurmak için eyleme başladılar. İlk başta açlık grevi olarak değil haklı taleplerini duyurmak için başlatılan eylemde; “içeriye yemek göndermek istiyoruz emniyet izin vermiyor”, “gizli gizli yemek yeniliyor” haberleri eylemi itibarsızlaştırmaya yönelik söylemler. Tekrar söylüyorum yiyen olur olmaz orası ayrı dışardaki aileler ve işçiler ocağa yemek göndermek istiyorlar ama emniyet güçleri bunu engelliyor. Şekerli suyu biz gönderiyoruz diyorlar. Şu an sağlıkları moralleri iyi aldığımız haber bu. Ancak aşağısı müthiş soğuk ben de maden işçisiyim 8 gün madende kalmayı kim hayal edebilir. Biz günde 7,5 saat çalışıyoruz madende 3-5 saatten sonra kendimizi dışarı atmanın telaşına düşüyoruz. Dile kolay herkes 8 gün karanlık ve soğuk bir odada yaşadığını hayal etsin ve ona göre duyarlı olsunlar.

 

Zonguldak halkının direnen maden işçilerine desteği nasıl?

23 Mayıs Pazartesi günü Kilimli Cumhuriyet Meydanından ocak ağzına kadar yürümeyi planlıyorduk. Ailelerin ve onlara destek olan maden işçilerinin çağrısıyla toplanıldı, yürüyüşe başladık. Bölüm mahallesinde polis barikatıyla yolumuz kesildi. Dediğim gibi çağrı yapıldı belli insanlar uğraştı duyarlılık oluşsun diye. Burada bizim aldığımız duyumlar emniyet güçlerinin belli kuruluşların belli kişileri arayarak mitinge katılmamaları yönünde telkinlerde bulunduğu, provakasyon olacağı yönünde şeylerin yayıldığı söyleniyor. Doğrudur yanlıştır orasını bilemem. Oraya gelen insanlara baktığımızda bunun doğru olabileceği de gözüküyor. Çünkü orada maden işçileri ve ailelerinin dışında bir avuç duyarlı halk ve sol görüşlü insanlar vardı. Katılım azdı. Bu bir baskının oluşturulduğunu gösteriyor halk üzerinde. Eylemden sonra yaşananlar da bunu gösteriyor. Bir işçiye, ‘dışardan gelenler gitsin biz emniyetle hallederiz’ gibi sözler sarfettirildi. Kalabalık bir işçi grubunun müdahalesi ile o arkadaş durduruldu. İşçiler, ‘onlar bize desteğe geldi’ diyerek o arkadaşa tepki gösterdiler. Bu olaydan yaklaşık bir saat sonra Maden Mühendisleri Odası Başkanı KESK yöneticileri ve üyeleri Halkevi üyeleri Kilimliye dönüşte hiçbir sebep yokken slogan herhangi bir eylem yokken saldırıya uğradılar. Saldırıda iki öğrenci arkadaşımız ciddi şekilde yaralandı. Bir arkadaşımızın kolu kırıldı. Bu basına belli kişiler tarafında farklı yansıtıldı. Kürtler pkklılar diye yansıtıldı. Bunu yapanlar ortaya çıkacaktır yakında, suç duyuruları yapıldı.

İktidarla beraber omuz omuza olmanız gerekiyor. Onun dışında çok aykırı hareket ettiğinizde bir şekilde yolunu buluyorlar. Ya paralelci diyorlar ya başka bir şey deyip el koyabiliyorlar. Bu anlamda Türkiye’den çok farklı değil Zonguldak bence.

 

Zonguldak bölgesinde hangi özel maden şirketleri var? Özel şirketlerde çalışan işçi sayısı nedir?

Şimdi o konuda tüm şirketlerin isimlerini bilme gibi bir şansımız yok. İşte dediğimiz gibi, Demir Madencilik, Deka Madencilik, Şalvaroğlu, eylemde olan Balçınlar var. Bir sürü şirket var hepsinin ismini söyleyemem. Bu şirketlerin dışında bir de kaçak çalışan yerler var. Bu rödövans sahalarında kaçak çalışan ocaklar da var. Kaç kişinin çalıştığına dair şöyle bir şey var; yılbaşından önce yasa çıkmadan önce yaklaşık 5 bin civarında insan olduğu söylendi ama şu an 2 binlerde sanıyorum özel ocaklarda çalışanlar. Zaten bu yansıma sadece oraya değil. Bu 2 asgari ücret vesaire uygulaması TTK’ya da yansıdı. TTK’da da bugün işçi sayısı 8.800 civarına düştü. 2009’dan beri KPSS ve küçük alımlar dışında alım yapılmıyor. Şu anda TTK’nın ocaklarında bile üç kişinin yapması gereken işi iki kişi yapıyor. O anlamda da bir sıkıntı var. Yani, eğer buraya işçi alınmazsa TTK’ya da önümüzdeki süreçte bir müdahalenin olacağını hepimiz biliyoruz aslında. Artık işletmesini mi kapatırlar, başka bir şey mi yaparlar, özele mi devrederler bilmiyoruz ama bir şey olacak. Çünkü bu şekilde TTK’nın da sürdürülme şansı yok. Bunu herkes söylüyor, görülüyor da zaten.

 

TTK’nın şu anda açık kaç ocağı var?

Bizim beş müessesemiz var. Karadon, Üzülmez, Kozlu, Amasya ve Armutçuk müesseseleri var, buralarda kömür üretimi yapılıyor şu an.

Bölgede işçi eylemleri artmaya başladı. Bunun arka planında neler var? Madencileri nasıl bir yakın gelecek bekliyor? Sizce önümüzdeki süreçte tepkiler, mücadele nasıl bir yol izler, nereye evirilir?

Madencilik sektörü Türkiye’de çok sıkışmış vaziyette. Kömür de linyit de… Bundan belki taş ocaklarını, mermer ocaklarını falan ayırmak gerekir ama kömür ve linyit anlamında bir sıkışmışlık var. Dediğim gibi 2 asgari ücret vb. uygulanmasından dolayı patronlar açısından ücretleri ödememe, işçiye bu kadar ücret vermeme gibi bir yol izlemeye çalışıyorlar. Bunun için de farklı yöntemler geliştiriyorlar. Şimdi burada durum böyle, Soma var Yeni Çeltek var. Şimdi çok net bilmiyorum açık söyleyeyim ama Soma’da bu çift asgari ücretin uygulandığı da söyleniyor. Farklı söyleyenler de var onu konuşmak lazım. Ben Soma katliamından sonra gidip de görüşmedim hiç kimseyle. Bu konuda yanlış bilgi de vermek istemem. Ama Yeni çeltek var mesela, onu söylemekte fayda var. Yeni Çeltek’te biliyorsunuz oranın patronu da Soma Madencilik, oradaki işçileri Soma’ya götürmek istedi ama madenci arkadaşlarımız kendilerini ocağa kilitleyerek eylem başlattılar ve ocağın tekrar açılmasını sağladılar. Şöyle bir şey var burada, yönetenler açısından bir sıkışıklık var aslında madencilik sektörü konusunda. İnsanlar, özellikle madenciler herhangi bir hak talebi için kendilerini madene kilitledikleri zaman herkes çaresiz kalıyor. Bir şey yapamıyorlar. Talepleri yerine getireceksiniz, o direnişi başka türlü kırma şansınız yok. İşçi eğer kararlıysa sonuna kadar, kıramıyorsunuz. O anlamda bence şeyi de söylemek lazım bu arada, Yeni Çeltek’te böyle teslim olan işverenler, yönetenler, bugün burada teslim olmak istemiyorlar. Aslında bu sorun çözülmeyecek bir sorun da değil. Demin dedik ya ilk başta sadece ücret ödemesini istiyorlardı. Yani üç beş trilyon eski parayla, üç beş milyar vardı, her neyse, ödenebilirdi ve bu eylem bitirilebilirdi ama geri adım atmak istemiyorlar. Çünkü bugün burada da geri adım atarlarsa yarın TTK’ya dair de bir şeyler planlanıyor. O zaman da işçiler kendini madene kilitlediğinde ne yapacağız korkusu var. Onun için de bence bu eylemi bir şekilde kırmanın yoluna gidiyorlar. Şunu da söyleyelim, (“sen söylediklerimi toparlarsın, illa aynısını yazmana gerek yok” diye espri yapıyor) bugün maden sektöründeki örgütlü sendikalar, Dev-Maden-Sen’i bir kenara bırakıyorum onlar zaten daha yeni örgütleniyorlar. Bir de Türkiye Maden İş sendikası var, Soma ve Türkiye’nin bazı illerinde örgütlü bir sendika. Daha büyük bir sendika…

Bence sendikacılar bulundukları durumdan memnunlar kardeşim. Kimse elini taşın altına koyup da başka yerlerde, maden ocaklarında örgütlenelim, patronla karşı karşıya gelelim emek harcayalım diye bir kaygı taşımıyor. Her ne kadar bu sendikaların örgütlenme uzmanları, bilmem neleri olsa da, bunlara paralar ödense de ben içten gelen bir gayret olduğunu düşünmüyorum.

 

Zonguldak’ta maden işçilerinin çoğunluğu Genel Maden İş Sendikası (GMİS) üyesi mi? GMİS’in işçiler arasında saygınlığı, güvenilirliği ne oranda var? Neden sesleri duyulmuyor?

Şimdi, Zonguldak’ta maden sektöründe örgütlü Genel Maden İş Sendikası var. Yalnız bu sadece Türkiye Taş Kömürü kurumuna ait iş yerlerinde örgütlü. Yani özel sektör ocaklarında örgütlü değil. Özel sektörde, Hema Madencilik’te ve Denfa Madencilik’te bir örgütlenme çalışması yapıldı. Daha önce Star şirketinde bir örgütlülük olmuştu ama tabi Star kapanınca üyeler de gitmiş oldular. Şu anda Denfa’da da üyeleri kalmadı, orada yaşanan ayrı sıkıntılar var, orası başlı başına bir konu zaten. Ama bizim deminden beri bahsettiğimiz, Zonguldak’ta var olan özel ocaklarda herhangi bir sendikal örgütlenme yok. Biz bugüne kadar sendikaya, sendika yöneticilerine buralarda örgütlenmenin önemini anlatmaya çalıştık, özel ocaklarda çalışan işçilerin de sendikal güvenceye alınması gerektiğiyle ilgili… Ama bu konuda geçmişten beri hiç çabaları da yok, buna dair bir hedefleri de yok. Her ne kadar birileri söylese de zaman zaman, sadece dilin söylemesiyle olmuyor bu. Yani bir şekilde yapmıyorlar, bir sürü kaygılar taşıyorlar. Bunu da herkes biliyor aslında.

Örgütlenmenin iki şekli var. Ya patronla anlaşırsın ve örgütlenirsin, ya da gidersin işçileri gerçekten ikna edersin ve örgütlersin. Şimdi burada nasıl sıkıntılar var? Burası küçük bir kent. Herkes patronu tanıyor, patron sendikacıyı tanıyor, mafyatik işler konusunda zaten kömür patronlarının durumları belli, herkes bunu biliyor Zonguldak’ta. O yüzden sendikalaşmaya izin vereceklerini düşünmüyorum. Onun dışında işçiyi örgütleme konusunda da gerçekten iyi bir çaba sarf etmek gerekiyor. Çünkü işçiler işsiz kalacağım korkusuyla ilk başta yanaşmayacaklardır. Bunun için uğraşmak gerekiyor. Çaba harcamak gerekiyor. Bugüne kadar, bugünkü sendikacılar da dahil bu konuda çaba sarf etmiyorlar, etmeye de niyetli olduklarını ben düşünmüyorum.

 

TTK işçilerinin hakları, çalışma koşulları ile özel şirket işçilerinin koşullarını kıyaslarsak nasıl bir tablo söz konusu?

Demin dedim ya, Zonguldak’ta hem kamu eliyle hem özel sektör eliyle üretim yapılıyor. Kamu sektöründe çalışan işçi arkadaşlarımızın, biz de dahiliz buna, ücretleri konusunda herhangi bir aksama yok. Ücretlerimiz 2014 Eylül ayında çıkan iki asgari ücret yasasıyla bugün brüt iki asgari ücret üzerinden ücretlerimizi alıyoruz. İkramiyelerimizi alıyoruz. Yani maaşlarımızda, ikramiyelerimizde herhangi bir sıkıntı yok. Ama özel sektörde bu böyle değil. Özel sektörde zaten bu yasanın çıkması çalışan sayısının 5 binden 2 bine düşmesinin sebeplerinden birisi. Özel sektörde patronlar bu işe kendince çözüm buldu; İki asgari ücreti ödemekten kaçtılar çünkü maliyeti onlara ağır geldi. Onun için işçi çıkartma yoluna gittiler. Ayakta duranlarda da bizim duyduğumuz kadarıyla-ki bunu herkes biliyor aslında, işçiler bunu dillendiriyorlar; iki asgari ücreti yatırıyor işveren, atıyorum 2800 lira yatırıyor, ama 800-900 lirasını geri iade alıyor elden. Yani işçi buna ses çıkartamıyor, çünkü işsiz kalma korkusu var. İş yok başka Zonguldak’ta. Onun için de 1.900, 2.000 liraya çalışmak mecburiyetinde kalıyor. Yani burada gayri yasal bir durum var. Bunu herkesin bilmesine rağmen buna müdahale etme şansları da yok. Çünkü kanıtlayamıyorlar. İşçi gidip ihbar edemiyor. Ücretler konusunda böyle…

Meselenin işçi sağlığı ve güvenliği boyutu… Orada nasıl uygulama farklarından söz edebiliriz?

İşçi sağlığı iş güvenliği konusunda demin de söyledim, TTK’ya ait ocaklarda bu konuya gereken önem gösteriliyor ama özel ocaklarda bu yapılmıyor. Çünkü maliyeti yüksek şeyler. İşçi sağlığı iş güvenliği konusunda alınacak tedbirler, koruyucu donanım, ocakların iyileştirilmesi konusunda özel sektör ocaklarında sıkıntı var. Sosyal haklar konusunda bizim elbette koruyucu donanım olarak maskemiz veriliyor, gözlüğümüz baretimiz var, iş elbisemiz veriliyor, çizmemiz veriliyor ama özel ocaklarda bunlar da yok. Onlar kendi ceplerinden alıyorlar. Bizim yılda beş ikramiyemiz var, onların öyle bir şeyleri de yok. Bizim kömür istihkakımız var, yılda 3 ton 600 kilo, onlarda böyle sosyal haklar yok. Tamamen kuru maaşla çalışıyorlar, onun da bir kısmını patrona geri veriyorlar işsiz kalma korkusuyla. Bu konuda söyleyeceklerim bunlar…

Çok teşekkür ederiz…

İşçi Gazetesi / 26 Mayıs 2016