Kaz Dağlarını savunmak, yaşamdan, doğadan yana tutum almaktır

Kara kedi nerde/ Ağaca çıktı/ Ağaç nerde/ Balta kesti/ Balta nerde/ Suya düştü/ Su nerde/ İnek içti/ İnek nerde/ Dağa kaçtı/ Dağ nerde/ Yandı bitti kül oldu…

Yer altında ve yer üstünde sömürülmemiş tek bir yer, sömürülmemiş tek bir canlı bırakmak istemeyenler olanca güçleri ve hızlarıyla doğayı ve insanı yağmalıyorlar. Tüm canlılık için yaşam kaynağı olan denizler, göller, dereler, ormanlar, onların gözlerinde sadece rant kaynağıdır. Yaşamlarının kaynakları hava, su değil kâr ve daha çok kârdır.

ODTÜ kavaklıkta kesilen binlerce ağaç ve yapılmak istenen yurt, Salda Gölü’ne 140 bin metrekarelik ‘Millet Bahçesi’, Munzur Dağlarının tamamının maden sahası ilan edilmesi, Hasankeyf’in 12 bin yıllık tarihini sular altında bırakacak baraj projesi ve Kaz Dağlarında altın ve gümüş madeni projesi.. Her biri birbiriyle doğa katliamında, canlılığı öldürmede ve tarihsizleştirmede yarışan mega-ultra projeler ve her birinin karşısında direnenler…

Kaz Dağları ve çevresinde arama ve işletme olmak üzere 900’e yakın maden ruhsatı verildi. Bu şirketlerden Alamos Gold; ABD, Kanada, Meksika ve Türkiye’de projeleri bulunan bir maden şirketi ve Kaz Dağlarından 3,5 milyon ons altın çıkarma hayalleri kuruyor. Altınlar içinde yüzme hayalleri uğruna bugüne kadar 195 bin ağaç kesildi, 64 milyon ton toprak kazılacak ve siyanür ile işlenecek ve her şey zehirlenecek.

Alamos Gold’a göre, “Projenin iç verimlilik oranı yüzde 44. İşe başladığımızda 1 doların 3 türk lirası, şu anda ise 6 lira olduğunu düşünürsek bu kârlı bir proje. Bu gerçekten istisnai bir proje.” Kanada’yı insanî ve doğaya saygılı görenleri üzmüş olsa da kâr hırsının sınırları, dağları aştığını hiçbir saygı ve değer tanımadığını kendileri açıkça anlatmaktadırlar.

Bir yandan da başta Ortadoğu olmak üzere dünya savaş alanına çevrilirken son dönemde hızla artan maden çalışmaları sadece yer altı kaynakları ile mi ilgilidir? Bu şirketlerin yer üstünde de söz hakları yok mudur? Silah sanayii veya savaş stratejileri ile ilgili hiç mi bağlantıları yoktur?

Ekonomiyi ve ona uygun politikalarını yağma, rant ve savaş üzerine kuran Saray Rejimi tüm toprakları, suları, dağları, ormanları sermayeye açmış yalvarmaktadır. Ve bu uğurda tüm doğanın yağmalanması tabii ki onlar için mübahtır. Ekonomik krizin bedelini bizlere ödetirken bir de madenin iş imkânı sağlayacağı vaatleriyle krizi fırsata çevirmekle ilgilidirler.

‘Dağ nerde’ sorusunu oldu bittiye getirerek ‘yandı bitti kül oldu’ cevabını hazırda tutanlar yine de risk analizlerinde direnenleri akıllarından çıkaramamışlardır. Alamos Gold’un risk analizine göre toplumsal tepkiye ayrılan süre 3 ila 6 aydır. Planlarını buna göre yapmışlardır.

Onların tarihlerinde katliam, yağma ve yıkım varsa bizim tarihimizde de direnişler var. En yakın öğreticimiz Gezi Direnişi’nin ruhu ete kemiğe bürünmüş hâlde bugün Kaz Dağlarında direnenlerdedir.

Direniş kazandırır, örgüt özgürleştirir!

Suyu, havası ellerinden alınanlar olarak bugün örgütlenmek bizim için su kadar hava kadar ihtiyaçtır.

Bugün kararlı ve topyekûn bir mücadele ihtiyacımızdır.

Kaz Dağlarını savunmak, yaşamdan, doğadan yana tutum almaktır.