“Karanlığa geçit vermemek için gereken tüm çabayı sarf edeceğiz”

Adına son olarak, “partili cumhurbaşkanlığı sistemi” denen yönetim şekliyle hedeflenen nedir?
1982 Anayasası yapılırken yüzde 92 oranında oy almasına karşın meşruiyet kazanamamıştır. Üstelik temel hak ve özgürlükler halka oylatılarak yok edilmiş, çoğunluk oyu, yani “milli irade” yönünden hiçbir sorunu olmamasına karşın meşruiyeti hep tartışılmıştır. Tarih göstermiştir ki, “çoğunluk oyu” demokrasilerde tek referans olamaz, olduğunda da onun adı ve içeriği artık demokrasi değildir.
Bu Anayasa değişikliği; Saray iktidarının totaliter bir tarzda kalıcı kılınmasına hizmet edecektir.
12 Eylül Anayasası, kuvvetler ayrılığı ilkesini yürütme lehine bükmüş iken, siyasal iktidara bu güçlü yürütme yetkisi dahi az gelmiş olmalı ki, tüm erkleri tek kişide toplamak istemektedir. Görünen odur ki, cumhuriyet ile hesaplaşılması, demokrasi ve laikliğin tasfiye edilmesi, yoğun dinselleştirme, kısaca toplumun yeniden biçimlendirilmesine hizmet eden düzenlemeler eşliğindeki Anayasa değişikliği ile siyasal rejim değişimi/dönüşümünü tamamlayacak yeni bir dönemece girilmiştir.
Anayasa değişikliği, kamuoyunda bilindiği üzere Cumhurbaşkanına olağanüstü yetkiler öngörmektedir. Ülkemizde yaklaşık 140 yıllık geçmişi bulunan parlamenter sistemin olmazsa olmazı olan kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerle bir edileceği, yasama, yürütme ve yargı mekanizmalarının tek kişide toplandığı otoriter, totaliter bir rejime, açık faşizme geçiş söz konusudur.
Halkın temel hak ve özgürlüklerini güvenceye almayan, sosyal hukuk devleti normlarından, hukukun üstünlüğünden ve kuvvetler ayrılığından yoksun, toplumsal, politik örgütlenmelerin hazırlanmasında öncü bir rol üstlenmediği, demokratik koşullarda özgürce tartışılmayan hiçbir anayasa değişikliği girişimi Türkiye’de demokrasinin de, “istikrarın” da önünü açamaz. Bu değişikliğin gerçekleşmesi durumunda demokrasinin biçimsel unsurları da yok edilecek, toplum daha büyük yarılmalar yaşayacaktır.
Toplumsal mücadele güçlerinin bu sürece dair tutumu ne olmalıdır? Ortak bir mücadele hattı nasıl örülür?
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği, ardı ardına yaşadığımız katliamlarda genç, yaşlı, çocuk, kadın, sivil, asker, polis binlerce insanımız can verirken, binlerce insanımız yaralanırken; basın yayın organları üzerinde tekel oluşturulmuşken, muhalif kesimler baskı ve şiddetle sindirilmeye çalışılırken, toplumsal kutuplaşmayı artıracak olan Anayasa değişikliği teklifine “HAYIR” demektedir, “HAYIR” diyecektir.
26–29 Mayıs 2016 tarihlerinde yapılan 44. TMMOB Olağan Genel Kurulu Sonuç Bildirisinde belirtildiği üzere, “Mesleki ve toplumsal sorumluluklarını bir bütün olarak gören TMMOB, önümüzdeki çalışma döneminde de, ülkemizi, halkımızı, Birliğimizi, neoliberal ve siyasal İslamcı bir tarzda, kökten bir şekilde dönüştürmeyi amaçlayan “yeni anayasa” ve “başkanlık sistemi”nin karşısında olacak; cumhuriyeti, demokrasiyi, laikliği, barışı, emeği, eşitliği, özgürlüğü, adaleti bir bütün olarak kazanmak için mücadele edecektir.”
Referandumdan çıkacak olası iki farklı sonuca göre, toplumsal mücadele güçleri ne yapmalı, nasıl konum almalı?
Emek, demokrasi ve özgürlük mücadelemiz için ev ev, kapı kapı dolaşacağız. Demokrasi güçleriyle eşzamanlı olarak örgütleyeceğiz bu süreci. TMMOB üzerine düşen sorumluluğu yerine getirecek. Sol, emekten yana hayır güçleriyle eşgüdümlü yürüteceğimiz çalışmalarla karanlığa geçit vermemek için gereken tüm çabayı göstereceğiz. Böyle bir çalışmayı da sol ve demokrasi güçlerinin koordinasyonu içerisinde sürdüreceğiz, dün olduğu gibi bugün de daha çok büyüterek sürdüreceğiz.