Devrimci Yaşam – İşçi Sınıfını İktidara Taşıyacak Araç Olarak Parti

Önceki Bölüm: Araç Olarak Parti

Araç, bizde, çok “önemli” olmamayı anlatır; ama burada öyle değil. Araç, amaçla sıkı sıkıya bağlı, amaca varmak için gerekli olanı anlatır. Konumuz işçi sınıfının partisi olunca Lenin’in sözlerini hatırlamak yeterli: “İşçi sınıfının devrimci partisi, onun burjuvaziye karşı savaşımında tek gerçek silahıdır”. Yani, öyle kolay vazgeçilir, “olmazsa da olur” cinsinden bir araçtan söz etmiyoruz.
Peki, nasıl bir araçtan söz ediyoruz?
Biliniyor ki bir şeyi tarif etmek, “şöyle değil, böyle hiç değil, böyle de değil” gibi, ne olmadığını anlatmakla aynı şey değildir. Mesela, Kongo’nun yerini tarif ediyor olalım: “Efendim Kongo, Avrupa’da değil.”, “Efendim, orada Almanca konuşulmaz.”, “Efendim, zengin bir ülke değil.” vb. gibi olumsuzu tarif eden, ne olmadığını anlatan cümleler amaca uygun düşmez. Konuyu bulandırmaya daha uygundur.
Şimdi biz de, devrimci parti “ne değildir”i değil, “nedir”i tartışalım.
Devrimci parti, işçi sınıfını iktidara taşımanın aracıdır. Bu amaçla, o, içinde yaşadığımız ve yıkmak için mücadele verdiğimiz düzeni aşmış olmalıdır. Mevcut sistemin ahlâk anlayışını, insana yaklaşımını vb. aşmış olmalıdır.
Bir araç, amaca uygun bir yapıya sahip olmalıdır. Tıpkı ağaç kesmek için keskin bir aletin kullanılması, güç alabilmek için bu keskin uca bir sap yapılması gibi. Devrimci partinin, işçi sınıfının kurtuluşuna uygun bir programı olmalıdır. Mevcut sistem içinde “reformlarla” sınırlı bir bakış, sistemi yıkmayı ve yenisini kurmayı hedeflemeyen bir bakış, bu amaca uygun bir örgüt, bir araç yaratamaz. Fakat “aşmak” dediğimiz şey, sadece, ideolojik, programatik bir mesele değildir. Dahası, buna uygun bir ahlâkı yeşertmesi, buna uygun ilkeler oluşturması, geleceğin toplumunun embriyonlarını bugünden kendi saflarında barındırması gerekir. İdeoloji kadar ahlâk, program kadar ilkeler de önem taşır.
İşte burada bir adım daha ilerleyebiliriz. Bir partinin niteliği hakkında bilgi almak istiyorsak, “onun kendi hakkındaki fikrine” bakmak yetmez. Bir parti; ben devrimciyim, diyor diye öyle olmaz. Bakılması gereken; eylemdir, siyasal tutumdur.
Eylem, program ve ilkeleri, ideoloji ve ahlâkı birleştiren, bir arada yoğuran etmendir. Eylem, bilincin ve niteliğin en dolaysız dışavurumudur. Demek oluyor ki, devrimci parti bir savaş örgütüdür.
Peki, ama nasıl bir savaş örgütü? Bunun için hazır reçete aramak, Marksizmden bir dirhem nasiplenmemek demektir. Fakat konunun temel direkleri vardır.
İlk olarak; devrimci parti, burjuva partilere alternatif olarak örgütlenmez. Bu kritik bir ayrım noktasıdır. İşçi sınıfının partisi, sistem içi bir parti değildir ve parlamentoyu kullansa bile, parlamentoya göre, onu baz alarak örgütlenemez. İşçi sınıfının nihaî amaçlarının her koşulda savunucusudur ve bu laf ile olmaz. Her koşulda işçi sınıfının çıkarlarını savunmak demek, ona uygun örgütlenmek demektir. Örneği;n silahı olmayan, savaş düzenine uygun bir örgütü olmayan bir guruba, “ordu” demek olanaklı mıdır? Tanımı gereği bu olmaz. İşçi sınıfının devrimci partisi, sosyalizmi kurma savaşında işçi sınıfının tek gerçek silahıdır. Öyleyse, onun örgütlenmesine şekil verecek olan da budur; iktidarı almak, sosyalizmi kurmak. Demek oluyor ki, işçi sınıfının devrimci partisi, devlete karşı bir örgütlenmedir ve elbette ona göre kurumlar, araçlar, taktikler ile donanmalıdır. Bu partinin amacı, işçi sınıfını iktidara taşımaktır, onu egemen sınıf olarak örgütlemektir. Amaç bu ise, biçim ve metotlar buna uygun olmalıdır. Tersi ciddiyetsizlik olur. Bu zor olabilir; ama kolay yapılıyor diyerek ağacı bir sopa ile kesmeye kalkamazsınız.
Sistemi değiştirmeyi hedefleyen bir örgütleme, buna uygun şekillenmek zorundadır. Kuşku yok ki, burada yasalara bağlı kalarak bir örgütlenme temel alınamaz. Elbette böylesi olanaklar reddedilemez; ama temel de olamaz. Bu, işçi sınıfının devrimci örgütü için bir seçim, bir karar verme noktası, bir tartışma değildir. Tartışma, varlığını garantiye alan bir örgütün, legal olanaklara yaklaşımı konusunda olur ki burada da hiçbir olanak reddedilemez. Burada temel nokta, “işçi sınıfının çıkarlarının her koşulda savunulmasıdır”.
1. İşçi sınıfının nihai çıkarları, iktidarın alınması ve komünizme giden yolda ülkede sosyalizmin kurulması, uluslararası alanda ise, dünya devriminin bir parçası olarak davranabilme yeteneğinin geliştirilmesidir.
2. “Her koşulda”, barış veya şiddetli savaş koşullarında, nispî kolaylıklar içeren koşullarda olduğu gibi en zor koşullarda da, çoğunluğun desteğini alabildiği koşullarda olduğu gibi, çoğunluğun suskun olduğu koşullarda da.
3. “Çıkarlarını savunmak” demek, lafla, açıklamalarla yetinmek değildir. Bunu eylemiyle yapmaktır. Değil mi ki bir siyasi partinin niteliğini onun eylemine bakarak anlıyoruz. Eylemle, her koşulda işçi sınıfının çıkarlarını savunmak demek, buna uygun örgüt ve mekanizmalara sahip olmak demektir. Mekanizma ve örgüt yok ise, doğru olanı savunmak için güç de yok demektir.
Örnek olsun; bugün Anadolu işçi sınıfı yüz binleri Kızılay’a yığdığında, işçi sınıfının gücünü görebiliyor. Fakat bu gövdeyi, onun çıkarları temelinde hedefe taşıyacak “baş” yok. Daha doğrusu, işçi sınıfının peşine takıldığı “sendika başları”, gerçekte işçilerin çıkarlarının değil, devletin ve patronların çıkarlarının temsilcisidirler.
İşçi sınıfının devrimci partisi, işçilerin çoğunluğunun desteğini almayı hedefler; ama onların desteğini almak çoğunluğu kendi üyesi konumuna getirmek demek değildir. Tersine, niteliği gereği, işçi sınıfının en ileri unsurlarını örgütler. Bu anlamda, sıkı disiplinli bir savaş örgütü, bir dar örgüttür. Çevresi halkalarla sarılmış işçi önderlerini, işçi sınıfının öncüleri olarak kendi bağrında toplar.
İşçi sınıfının örgütlenmesinde, sınıf kardeşliği kadar, dünya çapında işçi sınıfının dayanışmasını, proletarya enternasyonalizmini de temel alır. Bu sıradan bir koşul değildir. Milliyetçi, ya da “ulus” çizgisini aşamamış bir örgütlenme, proletaryayı son noktaya kadar taşıyamaz. Nasıl işçi sınıfının devrimci birliği onun gücünün kendi amaçları için kullanılması ise, aynı biçimde uluslararası alanda da bu geçerlidir. Dünya devrimci hareketinin, bugünkü bu zayıf ve dağınık durumunun bizim ve her parçadaki devrimcilerin önüne koyduğu zorlukları düşünürsek, enternasyonalizmin önemi de anlamış oluruz.
Devrimci örgütün amacı; işçi sınıfını devrimcileştirerek iktidarı almak ve savaşsız sömürüsüz bir dünya yolunda sosyalizmi, sınıfsız topluma yürüyüşün ilk adımlarını atmaktır. Sınıfsız toplumu kurmak, bunun için yola çıkanlara, bugünden yeni görevler yükler. İşçi sınıfının devrimci partisi içinde enternasyonalizmin ahlâki temelleri de var olmalıdır. Buna bağlı olarak devrimci parti; içinde gelecek toplumun embriyonunu yetiştirir. Bu nedenle devrimci ahlâk, buna bağlı olarak geliştirilen kişilik, devrimci partinin ayırt edici özelliklerindendir.
Ancak, işçi sınıfının devrimci partisi, onun tek örgütü değildir ve bunu bilerek hareket etmek esastır. Devrimci örgüt, kendi dışındaki işçi örgütlerine, aynı cephe içinde yaklaşmayı başarmalıdır. Bu noktada, diğer işçi örgütlerinin eylem ve çabalarını devrim amacına uygun olarak koordine etmeyi başarır. Öncülük burada başlar. Parti, hem işçi sınıfını devrimcileştirmede öncüdür, hem de farklı amaçlı işçi örgütlerini toparlayıp koordine ederek savaşa yöneltmede öncüdür. Bu ise, ancak uzun sınavlarla kazanılan bir özelliktir.
İşçi sınıfının devrimci örgütü, kendi içinde aydın-işçi ayrımını reddeder. Bu, özellikle ülkemiz için önemli bir noktadır. Ülkemizde, işçi sınıfı hareketi ile devrimci hareket, aynı kanallarda akmamış, akamamıştır. Devrimci hareket, işçi hareketi ile birleşmeyi başaramamış, işçi hareketi genellikle reformistlerin, hatta bugünkü gibi sendika mafyasının elinde soysuzlaştırılmıştır. Onun için, aydın olmak, sınıf örgütlenmesinde daha az disipline dayalı bir ayrıcalık değildir. Disiplinli bir savaş örgütü işçi sınıfını iktidara taşır. Öyleyse bu yapılacak.
Kuşku yok ki, daha pek çok ayrıntı üzerinde durulabilir ve doğrusu, “şeytan ayrıntıda gizlidir” sözü, konu örgütlenme olunca her zaman ama her zaman doğrudur. Bu nedenle, daha detaylı tartışma, ancak ve ancak pratikte bu işi yaparken ve bunu yapmaya dönük sürdürülür. Bazı konuları ise, zaten ayrı başlıklar altında ele alacağız.

Sonraki Bölüm: Suni Bir Ayrım: Örgüt Ve Parti