Hopa: Afet değil devlet, kader değil cinayet!

Bu felakete sebep olanlar paradan başka değer tanımayan, doğaya, insana yabancılaşmış haramilerdir, onlar üç kuruş daha fazla kâr için betondan, demirden, dereden yatağını çalanlardır. Hopa’ya gittiğimizde bu gözü dönmüşlerin ne kadar arsızca saldırdıklarını gördük. Belki 40 metre olan dere yatağını daha az malzeme kullanmak için,daha fazla rant alanı açmak için 10 metreye kadar düşürmüşler. Bununla da yetinmeyip dere üstüne yapılan köprülerde daha az demir kullanmak için de köprü ayaklarını 5 metre açıklıkla yapmışlar.Mühendis olmaya gerek yok, bilim adamı olmaya gerek yok bunu görmek için (zaten görmedikleri söylenemez, ancak öncelikle baktıkları paradır). Soru şu kadar basit 40 metre genişlikte akan bir dere 5 metre aralıktan nasıl geçer? Kâr hırsı insanı işte bu kadar soysuzlaştırmaktadır, bilim onların elinde ancak kâr getiriyorsa başvurulacak bir şeydir. İşte Hopa’nın Sugören mahallesi dere ıslahının rant odaklı yapılması, köprü ayaklarından demir çalınması sebebiyle sular altında kaldı. Sugören mahallesini ziyaretimiz esnasında bir amca, 42 senedir burada yaşadığını ve böyle bir felakete tanık olmadığını söyledi ve ekledi: “Burada bir köprü var, demiri az kullanmak için köprünün ayaklarını eksik yaptılar. Su getirdiklerini bu köprünün altında biriktirdi, baraj oldu, baraj dayanamayınca patladı, su da geldi Sugören mahallesini vurdu” dedi. Başka bir amcaysa “biz zamanında bunlara; derelere bu duvarları yapmayın dedik.Bize akıl gerekmez dediler, şimdi ben de onlardan evimi istiyorum” diyerek isyan etti. Aşağıdaki resim Sugören mahallesinde yapılan köprünün resmi, altındaki resimse doğasını tanıyan, onunla uyum içinde yaşamadığında doğanın intikamını alacağını bilen Karadeniz halklarının inşa ettiği 150 yıllık köprü afet esnasında hiçbir zarar görmemiş.

Karadeniz sahil yolu felaketin başlıca sebeplerinden, derelerin denizle irtiaatını çok noktada kesmiş..Toplumun itirazlarını görmezden gelerek inşa edilen bu yol doğadan defalarca cevabını almıştı. Ancak konu para olunca ne doğa ne de insan önemlidir onlar için. Bugün doğa Hopa’da yeniden cevap verdi: Karadeniz sahil yolunun, derelerle kesiştiği noktalarda da Sugören mahallesinde olduğu gibi setler oluşmuş. Burada kabaran su Sundura mahallesini ve Orta Hopa’yı vurmuş. Buralarda oluşan hasar da çok büyük. Dükkânlar, evler, tır parkı sular altında kalmış.

HES’ler ise bu gözü dömüşlüğün başka bir noktası. Karadeniz’de hemen her dereye HES yapmaya çalışanlar bazı noktalarda bu projeyi hayata geçirdiler. Hopalılar HES’lerden sonra iklimin çok değiştiğini dile getiriyorlar. Hopa’da önceleri hemen her gün yağmur yağdığını ancak HES’lerden sonra bu yağış rejiminin değiştiğini dile getiriyorlar. Havanın artık daha fazla nem tuttuğunu ve yağan yağmurların tahribatının daha yüksek olduğunu söylüyorlar. Bu afete sebep olan yağmurun da böyle bir yağmur olduğunu dile getiriyorlar.

Karadeniz halkının tüm itirazlarına rağmen haramilerin ısrarla hayata geçirmeye çalıştığı bu projelerin nelere yol açabileceğinin bir ispatı Hopa’daki felaket. Ama onların bu felaketten ders almayacağı açık. Açık çünkü Hopa’da bu afetin yaşandığı esnada onlar hâlâ Yeşil Yol’a direnenlere cop sallıyorlardı. Havuz medyaları gazetelerden, ekranlardan DOĞAL AFET diye basbas bağırıyor, afete sebep olan tahribatlarının üstünü örtmeye çalışıyordu. Çevre Bakanları korkusundan afet bölgesine arama-kurtarma ekibi yerine çevik kuvvet yığınağı yapıp, kendini koruma altına almaya çalışıyordu.

 

HOPA, HALK, DEVRİMCİLER ve DEVLET

FELAKETE YOL AÇANLAR (DEVLET) ORTADA YOK!

Hopa’da sermayenin yol açtığı afette 10 insan yaşamını yitirdi, birçok insan evi, dükkânını, dalındaki çayını kaybetti. En küçük rantı gördüğünde üstlerine bildiren, hemen işe koyulan yerel bürokratlarsa günlerce ortalarda görünmedi.Bakanları, valileri, kaymakamları, belediye başkanları halkın güvenliğini almak yerine önce kendilerini korumaya aldılar. AKUT, AFAD, JAK (jandarma arama kurtarma) saatlerce herhangi bir şey yapmadı.Saatler sonra ortaya çıkanlarınsa, halkın kabaran öfkesini dizginlemek ve göz boyamak için ortaya çıktıkları anlaşıldı. Sugören mahallesini ziyaretimiz esnasında tanık olduklarımız bunun ispatı.JAK ekibinin arasındaki konuşmada şunlar söylendi. Yüzeysel bir arama yaparız, yüzeysel bir arama bulunur bulunur. Bunun dışında devletin çevre illerden gönderdiği itfaiye, arama kurtarma ekipleri, Hopa kaymakamlığı ve belediyesi tarafından bir koordinasyon oluşturulmadığı için çay bahçelerinde oturuyor, iş makinalarıi otoparklarda bekletiliyordu. Halksa her fırsatta bundan duyduğu rahatsızlığı dile getiriyordu. 3 kişinin (Erdal Eren Gedik, Emniyet Gedik, Ünsal Gedik) yaşamını yitirdiği Yoldere köyünde, cenaze evinde sohbet esnasında bir Yoldereli “seçim akşamı saat beşe kadardır bunların iyilikleri, gelirler sen bizim adamımızsın derler, bir ihtiyacınız var mı derler. Saat beşten sonra bir daha yüzlerini göremezsin. Bir de sende Müslüman kanı var mı derler.” Yoldere köyü Hemşinlilerin yaşadığı bir köy. Hemşinliler Müslümanlaşmış Ermeniler.Devletin hâlâ asimile etmeye çalıştığı bu halklara düşmanca baktığını bir kez daha gözler önüne seriyor bu konuşma.

HALK SORUNLARINI KENDİ ÖRGÜTÜYLE ÇÖZÜYOR: HOPA HALK İNSİYATİFİ

Devletin bu tutumu karşısında halk ve devrimciler kendi örgütlülüğünü oluşturmuş. Yerelde bulunan devrimci örgütler ve gönüllülerin oluşturduğu bir dayanışma Hopa Halk İnsiyatifi. Afetten zarar görenlerin sorunlarını çözmeye ilk elden başlayan da bu daynışma. Hopa Kaymakamlığının karşısında Meydan Park’ta bulunan insiyatifin masasının etrafı oldukça kalabalık. Gönüllüler gelip buraya isimlerini yazdırıp iletişim bırakıyorlar.Bunun dışında gelen yardımlar da insiyatife bildiriliyor ve sahilde bulunan çadırda toplanıyor.Sonra sosyal medya aracılığıyla oluşturulan ihtiyaç bildirim merkezine halk ihtiyaçlarını yazıyor ya da köy ve mahallelere ihtiyaç malzemesi taşıyan insiyatif gönüllülerinin tespitleri merkeze bildiriliyor. Böylece insiyatif bu köy ve mahallelere dayanışmayla sağlanan ihtiyaç malzemelerini gönderiyor. Günlük koordinasyon toplantıları yapılıyor ve ihtiyaçlar belirleniyor; buna göre görev dağılımları yapılıyor. İhtiyaç malzemeleri ülkenin dört bir yanından dayanışmayla gönderilenlerle sağlanıyor. Dayanışma çadırının önündeyken; Rize’den gelip gönüllü olanlar, Trabzon’dan ihtiyaç malzemesi getirenler, Kürdistan’daki belediyelerden gönderilen yardım tırları gözümüze çarpıyor.Yani Hopa’da devlet sadece göz boyamaya çalışıyor; sorunları halk ve devrimciler çözüyor.

 

HOPA’DA DOĞA ve HALK HARAMİLERİN PLANINI BOŞA ÇIKARDI!

Dereyi yatağına, insanı toprağına yabancılaştırararak kârına kâr katmayı hedefleyen haramilerin planını, Hopa her anlamda boşa çıkarmış oldu.Dereler ve doğa kendine yöneltilen tüm saldırılara cevabını verdi, dereler yataklarını sınırlayan duvarları aştı, köprüleri yıktı, belediyenin gizlediği çöpleri ayuka çıkardı. Üzerine HES yapılması için getirilen araçları önüne katıp sürükledi.

İnsanlarsa devletin ve sermayenin tüm saldırılarına rağmen Hopa’da Metin Lokumcu’nun Kâzım Koyuncu’nun yolundan yürüdüklerini ortaya koydular. Bunu Hopa’da hâlâ bir HES inşa edememelerinden anlıyoruz, bunu sermayenin yarattığı felaketten sonra bir araya gelip kendi sorunlarını kendi örgütlülükleriyle çözmelerinden anlıyoruz.Erdal Eren Gedik, Emniyet Gedik, Ünsal Gedik’in yaşamını yitirdiği köyden valinin apar topar kaçmasından anlıyoruz. Halkın her fırsatta sermayenin kirli politikalarına lanet etmesinden anlıyoruz.

SERMAYE DEFOL! KARADENİZ BİZİMDİR!

YAŞASIN DEVRİMCİ DAYANIŞMA! o

 

 

 Selah Çerçi