“Hayır” ve 1 Mayıs

1 Mayıs, 1977 Taksim 1 Mayıs katliamının tam 40. yılına denk geldi.
Bu iki etken altında, 1 Mayıs’ın doğru adresi olan Taksim alanının alınması, çok daha mümkün idi. DİSK yönetimi başta olmak üzere, KESK, TTB ve TMMOB yönetimleri, Taksim’i almaya “cesaret” etmemişlerdir.
Sendikalar, kitle örgütleri, gerçekte devletle aralarına mesafe koyacaklarına, kendi iradelerini çalan devletten uzaklaşacaklarına, haklarını gaspeden, en sıradan ekonomik ve demokratik haklarını gaspedenlerle aralarına mesafe koyacaklarına, tersine, mücadele edenlerle, direnenlerle, devrimcilerle aralarına mesafe koymaya çalışıyorlar.
1 Mayıs 2017’nin ilk sonucu budur. Kani Beko’nun kürsüden sola, direniş liderlerine selâm göndermesi, birçok yerde onun işveren temsilcisi gibi, Kılıçdaroğlu’ndan bin kat geri konuşmasını affettiremez.
İki arada kalma döneminin sonudur. Sendikalar, tüm demokratik kitle örgütleri, “solu suçlama” politikalarına, alışkanlıklarına son vermeli, devletin ağzını kullanmak yerine, işçi sınıfının ağzını kullanmayı denemelidir. Sendikalar, hele hele ilerici sendikalar, tüm kitle örgütleri, sol ile, devrimcilerle ilişki kurmayı seçmelidir. Zira, bu onların da ihtiyacıdır.
İkincisi, 1 Mayıs 2017, tüm buna rağmen, devrimci davaya sempati duyan işçilerin, devrimci işlerin, solun 1 Mayıs’ı olmuştur.
Bu realitenin, bu gerçekliğin, kürsüye yansımasının zamanı gelmiştir. Sendikalar adına iki temsilcinin ve sol adına iki temsilcinin kürsüden konuşması doğru olandır. Tertip komitelerinin lafta değil, gerçek anlamda solun da içinde yer alacağı şekilde organize edilmesi gereklidir ve 1 Mayıs’lar adına, işçi sınıfı adına kazanım olacaktır.
Üçüncüsü, Saray Rejimi’nin korkusudur. Saray Rejimi, tüm burjuva basını ile birlikte, 1 Mayıs’ları sansürleyen, yasaklayan, engelleyen zihniyeti ortaya koymaktadır. Saray Rejimi, işçilerden, emekçilerden, “hayır”ın gerçek sahiplerinden korkmaktadır. Bunun için, tramvayları, metroları, vapurları, motorları çalışmaktan men etmişlerdir, bunun için her yeri trafiğe kapatmışlardır. 1 Mayıs alanına, Taksim’e giren ya da oraya girmeye çalışanlara karşı uyguladıkları şiddet, bu korkunun ürünüdür. Burjuva basın, sadece “havuz medyası” değil, tüm burjuva basın, 1 Mayıs kutlamalarına kendini kapatmıştır. Bu, korkunun açık ifadesidir. Burjuva basın, Saray Rejiminin Muktedirine, duymaktan rahatsız olacağı sloganları duyurmamak için bir tıkaç görevi yapmayı da üstlenmiştir. 1 Mayıs, bu gerçeği, bu korkuyu bir kere daha ortaya koymuştur.
Dördüncüsü, 1 Mayıs alanına gelen kitlelerin, sadece İstanbul’da değil, ülkenin dört bir tarafında, “Hayır” direnişinin vakurluğunu taşıyor olmalarıdır. Kitleler, “hayır” kazandığı hâlde Saray’ın zaferinin ilan edilmesinin karışık duyguları içindeydi. Bir yandan, geçen yıla göre daha kalabalık, daha kararlı, ama bir yandan da “sandık” hilelerinin beraberinde getirdiği bir “durgunluk-düşünme hâli” içinde idi. Bir yandan bir direniş geliştirmiş, sandığa, her şeye rağmen “hayır” oyunu atabilmiş ve belki de %65’lerde bir “hayır” oyu almayı başarmış bu kitle, diğer yandan kendisine “evet” sonucu açıklanmış ve sokak gösterileri ile hakkını geri almayı başaramamış bir kitle.
Bu ruh hâli, örgütlenmenin öneminin daha da iyi anlaşılmasına olanak verecektir.
Beşincisi, CHP, artık kendi kitlesini tutamamaktadır. CHP, özellikle gençliği, Baykal ve Kılıçdaroğlu politikaları ile tutamamaktadır. CHP tabanı, gün be gün, Baykal ve Kılıçdaroğlu ekibinin Saray’ın maskaraları olduğunu, bu maskaralık konusunda MHP lideri Bahçeli’den bir dirhem farkları olmadığını anlamaktadır, görmektedir, kavramaktadır. Özellikle CHP’li işçiler, CHP’li gençler, bu konuda duyarlıdır. Bu duyarlılık, 1 Mayıs alanlarına yansımıştır. 16 Nisan referandumunun üzerinden henüz 15 gün geçmiş olduğu için, CHP, daha bu arayışı bastırmayı başarabilmiş değildir. Baykal ve Kılıçdaroğlu, çoktan “evet” sonuçlarını kabul etmiş, sindirmiş üzerine de gazozu içmiş durumdadır. Ama henüz bu durumu, CHP’li işçilere, CHP’li gençlere anlatabilmiş değildirler.
Özetle, 1 Mayıs 2017, “hayır” ile süren direnişin, alanlara yansımasıdır. Bir dirhem daha direniş gelişmiştir. Bir dirhem daha örgütlülük konusunda yol alabiliyorsak, işte gerçek anlamda kazanım bu olacaktır. o