“HAYIR sonucu, daha demokratik bir ülke kurma mücadelesinin ön adımı olacaktır”

Adına son olarak, “partili cumhurbaşkanlığı sistemi” denen yönetim şekliyle hedeflenen nedir?
Bu düzenleme ile istenilen şey mevcut sistemin yeniden inşaası. Cumhurbaşkanı’nın iradesiyle, hükümetin değiştirmeye çalıştığı anayasa ile amaçlanan; tek adamın yetkisinde, tek partinin iktidar olduğu bir siyasal sistemdir. Ancak bu gidişatı salt Erdoğan’ın diktatörlük hayalleriyle sınırlı açıklamak doğru olmaz. Sömürü çarklarının sorunsuz dönmesi, kölece çalışma koşulları ve açlık sınırına yakın bir ücret sisteminin sorunsuz devam etmesi ve bu sürekliliği sağlayacak bir siyasal iktidar ve devlet düzeni, egemen sınıf olarak burjuvazinin de istediği bir durumdur. Ayrıca bu düzenlemelerin amacını Ortadoğu başta olmak üzere bölgedeki gelişmeleri de dikkate alarak değerlendirmek yerinde olur. Bir nevi, askeri faşist darbenin bir ürünü olan 12 Eylül Anayasasının yarım kalanlarının tamamlayanı olacaktır da diyebiliriz. Bu anayasa önceli gibi muhtemelen tarihe 15 Temmuz Darbe Anayasası olarak geçecektir.
Toplumsal mücadele güçlerinin bu sürece dair tutumu ne olmalıdır? Ortak bir mücadele hattı nasıl örülür?
Anayasal düzenlemenin meclis görüşme sürecinde güçlü bir mücadele örgütlenebilseydi referanduma gerek kalmadan belki püskürtülebilirdi. CHP ve HDP grubunun meclise sıkışmış muhalefetinin ötesine geçen bir mücadele ortaya konamadı. Elbette partilerin, siyasi platformların açıklamaları, yapmaya çalıştıkları eylem ve etkinlikler vb. çalışmaları görmezden gelmek adına söylemiyorum bunu. Ancak, yapılan çalışmaların gidişatı değiştirecek bir etkisinin olamadığıdır söylemeye çalıştığım. Bunda tabi ki, iktidarın kurduğu ablukanın, polis şiddetinin, miting ve toplantılara yönelik terör saldırıların eylemlere katılımı zayıflatması gibi etkilerin payı büyüktür. Basının baskı ve tehdit altında olması, OHAL nedeniyle toplantı ve gösterilerin yasaklanması vb., bu garabet anayasa değişikliğine karşı güçlü bir mücadelenin önünde engel teşkil etmiştir. Tüm bu etkilerin yanısıra, temel demokrasi talepleri etrafında mücadelenin birleştirilememiş olması önemli bir eksiklik olarak ele alınmalıdır.
Anayasa değişiklik paketinin meclisten geçmesiyle referandum süreci başlamıştır ve aslına bakarsak iş yeni başlamaktadır. AKP’ye ve MHP’ye oy veren işçiler ve emekçiler içerisinde önemli oranda gelen düzenlemeyi bilmemekten ya da uygulanan baskılardan, şiddetten ve Suriye politikalarından kaynaklı bir tereddüt hali vardır. Referandumda verilecek oylarla bütün bir halkın geleceğinin belirleneceğini anlatmalıyız. Yetkilerin tek elde toplanmasının siyasal sonuçlarını anlatabilmeliyiz. Siyasi partiler, demokratik kitle örgütleri, emek ve meslek örgütleri, kadın örgütleri, gençlik çevreleri, kısaca herkes bulunduğu alanın özgünlüklerine göre HAYIR’ın anlamını anlatmak üzere bir seferberlik halinde olmalıdır, olmalıyız. Yerellerde çalışmanın ihtiyacı olan ortaklaşmanın sağlanmasından hiç kimse geri durmamalıdır. Bu bizim ve herkesin tarihsel bir sorumluluğudur.
Referandumdan çıkacak olası iki farklı sonuca göre, toplumsal mücadele güçleri ne yapmalı, nasıl konum almalı?
Bugünkü verili koşullarda HAYIR seçeneğinin ağır bastığını biliyoruz. Bu nedenle hükümet ve cumhurbaşkanı o kadar rahat değiller ve bunca baskı ve şiddetin gerekçesi biraz da bundandır. HAYIR sonucu, aynı zamanda daha demokratik bir ülke kurma mücadelesinin ön adımı olacaktır. AKP iktidarının siyasal gericiliği, askeri-sivil bürokrasi dâhil geniş bir alana hükmetti. En temel siyasal haklar ve demokratik kazanımlar bugün gasp edilmiş durumda. Grev hakkı, basın-ifade özgürlüğü, siyaset hakkı vb. Mevcut haliyle demokrasinin işlemesi bakımından tümüyle sorunlu olan ve işçi sınıfının, emekçilerin, halkın iradesini yansıttığını söyleyemeyeceğimiz parlamento bile tehdit altında. HAYIR, sonucuyla, laik, demokratik, eşit haklarla bir arada yaşamayı esas alan demokratik bir ülke mücadelesi için bir adım ilerlemiş olacağız. İktidarın her türlü ayak oyunu, provokasyonları, baskı ve şiddeti galip gelir ve Evet çıkarsa, %92 ile oylanan ve ilk günden itibaren gayrimeşruluğu tescillenen 12 Eylül Anayasasına karşı nasıl mücadele etmişsek, belki bir adım geriden başlayacağız ama yine mücadeleye kolları sıvayacağız. Ancak birliği ve ortak mücadele ihtiyacını göz ardı etmeden.