“Güçlü bir biçimde ‘hayır’ için ortaklaşmaya tüm halklarımızı davet ediyorum”

Adına son olarak, “partili cumhurbaşkanlığı sistemi” denen yönetim şekliyle hedeflenen nedir?
Kuşkusuz yapılan değişikliğin içeriğinde de açıkça yer aldığı üzere; tüm erklerin yasama, yürütme ve yargının bir kişide tekleştiği, tek adam rejiminin inşası söz konusudur. Kaldı ki biz bu rejimi, fiilî olarak 7 Haziran 2015 genel seçimleri öncesinden itibaren yaşamaya başladık. Patlamaya başlayan bombalar artık hükümet nezdinde olağan olaylar olarak görülmeye başlandı. İnternet yasakları, basın sansürü, sokağa çıkma yasakları, milletvekili dokunulmazlıklarının kaldırılması, öte yandan askere dokunulmazlık zırhı niteliğinde düzenlenen yasa ve darbe girişiminin akabinde ilan edilen OHAL ile tamamen keyfî ve hukuksuz uygulamalar sözkonusu oldu. Tutuklu gazetecilerden tutuklu milletvekillerine, kamu kurumundan ihraç edilen on binlerden kapatılan basın yayın kuruluşlarına değin tüm bu yaşananlar faşizmdir. Hedeflenen şey tam da bu fiilî düzenin yasal çerçevede devamlılığının sağlanmasıdır.
Toplumsal mücadele güçlerinin bu sürece dair tutumu ne olmalıdır? Ortak bir mücadele hattı nasıl örülür?
Bu konuda umutsuz değilim kesinlikle. Çünkü Türkiye halkları böylesi bir yönetim biçimini kesinlikle istemiyor. Türkler, Kürtler, Ermeniler, Süryaniler, Araplar, mütedeyyinler, laikler, bu ülkenin geleceği için, birlikte yaşam için, eşitlik için “hayır”da buluşmaya ve bir dikta rejiminin inşası önünde hep birlikte demokratik yol ve yöntemlerle karşı durmaya muktedir. Bunu 7 Haziran seçimlerinde açıkça gördük. Bu yüzden hepimiz “hayır”da buluşmaya, “hayır”da ortaklaşmaya ve demokratik sivil bir anayasanın yapımına giden yolu açmaya zorunluyuz aynı zamanda da. Bu zaruretten hareketle, güçlü bir biçimde “hayır” için ortaklaşmaya tüm halklarımızı davet ediyorum.
Referandumdan çıkacak olası iki farklı sonuca göre, toplumsal mücadele güçleri ne yapmalı, nasıl konum almalı?
Umuyor ve diliyorum ki “hayır” neticesine göre hareket edebileceğiz. Bu “hayır”ın çok hayırlı olacağına inancım büyük. Türkiye halklarının barışı ve demokrasiyi yeniden inşa etmesi için sihirli bir etkisi olacağını düşünüyorum. Tam da bu noktadan barışı ve demokrasiyi yeniden inşa edecek olan sivil bir Anayasa çalışmalarının başlaması ve buradan ortak bir mücadele hattının örülmesini önemli buluyorum. Aksi hâlde yeniden başlamak için zorlu bir süreç bizi bekliyor olacak. Hedeflenen dikta rejiminin “evet” şeklinde netice vermesinin mücadeleyi sonlandırmak bir tarafa perçinleyeceğini düşünüyorum. Yani geleceğimiz, etrafında buluşacağımız nokta yine barış ve demokrasi olacak. Belki “evet”le değişen bir Anayasa çatısı altında gideceğimiz yol biraz daha meşakkatli olacak ama geleceğimiz, ortaklaşacağımız tek bir doğru var. O da, evrensel hukuk normlarının işletilmesi ve tam bir demokrasinin inşası.