Güç bizde, direnişte! Birleşik Emek Cephesi’ni örgütlemeye!

Milyonlarcamıza reçete üstüne reçete verilmekte.

“Ülke iyi yönetilmiyor, ekonomi liyakatli kadroların elinde değil”…

Söylenen budur, peki bu doğru mudur?

Metal patronları karlarını %800, inşaat patronları karlarını %283 arttırmışsa; ödeme garantili hastane, yol, köprü ihaleleri ile zenginliklere zenginlik katılıyorsa; enerji şirketleri sürekli teşvikleniyorsa, madenler için doğamız, yaşam alanlarımız pervasızca sermayeye peşkeş çekiliyorsa; üstüne Cengiz’in, Koç’un, Limak’ın, Sabancı’nın, Kolin’in, Eczacı’nın, Demirören’in ve bilumum burjuvanın vergi borçları defalarca siliniyorsa; aldıkları kredileri ödemek akıllarına bile gelmiyorsa üstüne işçi-emekçiler 12-14 saat çalışarak hayatta kalmaya çalışıyorsa ve tüm bunlar kriz koşullarında oluyorsa, “yönetemiyorlar” denebilir mi? Bu bir “liyakat” sorunu mudur?

Evet Saray rejimi çözülüyor, bu doğrudur.

Evet Saray rejimi, egemenlerin yarattığı ekonomik, siyasal, ideolojik krize karşı, emperyalist merkezlerin de onayı ve desteği ile organize edilmiş olağanüstü bir yapılanmadır.

Evet Saray rejimi, yağma, rant ve savaş ekonomisi üzerine kurulmuş bir çeteler koalisyonudur. Her dönem olduğu gibi, uluslararası ve ‘yerli’ tekellerin hizmetindedir.

Sanki ortada, ülkesini düşünenler vardır!

Koç mu düşünüyor bu ülkeyi, Cengiz mi? Sabancı mı, Kolin mi? Eczacıbaşı mı, Demirören mi? TÜSİAD mı, MÜSİAD mı? Erdoğan mı, Kılıçdaroğlu mu, Bahçeli mi, Akşener mi, Babacan mı?… Onlar için bu topraklar, üstünde yaşayan insanı, toprağı, suyu ile yağmalanacak yerdir. Onların vatanı kasalarıdır.

2001 krizinde, 1994 krizinde ekonomide diplomasız, ‘liyakatsiz’ler mi vardı? Örnek olsun, yerden yere vurulan AKP’nin ekonomik modeli, Kemal Derviş’in uygulamaya koyduğu program değil midir? Peki Kemal Derviş, Dünya Bankası’ndan getirilen gayet ‘liyakatli’ bir kadro değil miydi?

Yağma, talan için, ABD’ye tetikçilik yapmak için nasıl bir ‘liyakat’ gerekir? Saray bu açıdan görevini lâyıkı ile yapmıyor mu? Burjuva muhalefet, uluslararası merkezlere, emperyalistlere “biz daha iyi yaparız” diyerek onay almak için uğraşmıyor mu?

Yaşanan sınıf savaşıdır

İşçi sınıfı tüm gücü ile meydanda olmasa da sınıf savaşı sürmekte ve görüldüğü üzere, sermayenin, egemenlerin saldırısı altında iliğine kemiğine kadar sömürülmekte, adeta çile doldurur gibi bir yaşam içinde hayatta kalmaya çalışmaktadır.

Egemenler ile işçi-emekçiler, yoksul halk arasında ortak bir çıkar yoktur. Onlar işini yapmakta, kurdukları sömürü, yağma, rant ve savaş düzenini yönetmektedirler. Tek korkuları, işçilerin, halkın artık yeter! diyerek ayağa kalkması, kendisi için kavgaya tutuşmasıdır.

O nedenledir, En ufak bir işçi direnişine, kadınların, öğrencilerin, doğasını yaşamını savunan köylülerin direnişine jandarma, polis ile çıkmaları. O nedenledir, Kürt halkına karşı dur durak bilmeyen saldırıları.

İşçilerin en küçük bir direnişi, karşılık bulmaya, gönüllere, beyinlere ulaşmaya başlamıştır. Bu direniş büyüyecektir.

İşçi sınıfı, tüm toplumsal muhalefetin temsilcisi olarak işçi sınıfı, kendisine karşı ilan edilmiş olan iç savaşı, görmek ve karşılamak zorundadır.

İşçi sınıfı, sistemin önüne koyduğu alternatifleri değil de kendi alternatifini ortaya koymalı ve örgütlemelidir. Bunun yolu Birleşik Emek Cephesi’nden geçmektedir.

Alternatif, CHP ya da burjuva partiler değildir.

Alternatif, Birleşik Emek Cephesi’dir.

Birleşik Emek Cephesi, “şahsım”ın iktidarına karşı bir başka burjuva alternatife razı olmamak da demektir.

Bu, gerçek alternatiftir. Birleşik Emek Cephesi, tüm işçi, kadın, gençlik hareketlerini kapsayacak tarzda gelişecektir.

Birleşik Emek Cephesi, işçi ve emekçilerin, her düzeyde ve her türden örgütlenmelerinin içinde yer alacağı, devrimci direnişin cephesidir.

Öz örgütlenme ve dayanışmalarımızla, mücadeleci sendikalarımızla, sınıf örgütlerimizle ortak bir yaşam programı oluşturacağımız ve sırtımıza binen asalaklarla mücadele edeceğimiz siyasal bir odağı, Birleşik Emek Cephesi’ni birlikte örgütlemeye çağırıyoruz.

Bu görev ve sorumluluk; hayli azınlıkta da olsalar sınıfın çıkarları için samimi olarak mücadele eden sendikacıların, bu görev ve sorumluluk; hiç de azımsanmayacak sayılarda olan fabrika ve işyerlerindeki işçi önderlerinin, bu görev ve sorumluluk; sınıf bilinciyle donanmış devrimci sosyalist tüm işçilerin, bu doğrultuda mücadele eden tüm örgütlerin omuzundadır.

Bugün, topyekûn saldırılara karşı sakin ve kararlı bir biçimde genel grevi-genel direnişi örmek olanaklı ve zorunludur.

Bizler bunca yıllık aşağılanmaya karşı, yağma-rant ve savaş ekonomisinin faturasının bir kez daha işçi emekçilere ödetilmek istenmesine karşı, kendi kaderini gelmeyecek kurtarıcılara bırakmak istemeyenleri, yaşamını savunmak isteyenleri, biri diğerinin laciverdi olanlar arasında seçim yapmak istemeyenleri bir adım daha atmaya çağırıyoruz.

Yaşamı üretenlerin, yönettiği bir dünya mümkün. Bugün, işçi sınıfının iktidarı mümkün!

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz