Fidel için sancağı yarıya indirmeyin, daha da yükseltin!

Kolay mı? “Köstebeği beklemeyen devrimci”ydi[2] Fidel…

Çünkü “Sen mutluluğun resmini yapabilir misin Abidin?” sorusuna verdiği yanıtta, “1961 yazı ortalarında Küba’nın resmini yapabilir misin” diye ekler Nâzım Hikmet: “yalansız hürriyetin eli/ Fidel’in sıktığı el”dir…

O el ki, Camilo Cienfuegos’lu, Che’li Küba Devrimi’dir.

“Şeref ya da onur için değil adil olduğuna inandığımız fikirler için mücadele ediyoruz…

Yurdumuzun tarihi uzak geçmişlere dayanmaz, ama yiğitlik dolu devrim savaşımlarıyla zengin bir tarihtir bu…

Ben bir Marksist Leninistim ve yaşamımın son anına kadar da böyle kalacağım…

Devrim için savaşmayana komünist denmez…

Beni suçlayabilirsiniz, sorun değil: Tarih beni aklayacaktır…

Biz yenilirsek kalkar yine deneriz, diktatörler yenilirlerse sonları olur…

Devrim hareketine 82 kişiyle başladım. Eğer bunu tekrar yapmak zorunda kalsaydım yanıma 10 ya da 15 sadık insan alırdım. Eğer sadıksanız ve hareket planınız varsa ne kadar küçük olduğunuzun hiçbir önemi yoktur…

Soygun felsefesine son verirseniz, savaş felsefesi de ortadan kalkar…

Bir katilin, bir hırsızın başbakan olduğu bir cumhuriyette, dürüst kişilerin yerinin ya mezar, ya cezaevi olduğunu anlayabilmek zor bir şey olmasa gerek…

Gelmiş geçmiş en büyük ahlâksızlık, emperyalizm ve kapitalizmdir…

Yukarı yarım kürenin, aşağı yarım küreyi ezmesine küreselleşme denir…

Diğerleri lüks otomobillere binebilsin diye neden bazı insanlar çıplak ayaklarıyla yürümek zorunda kalsın?

İşçi sınıfı yaratıcı sınıftır. İşçi sınıfı bir ülkede maddi refahın gerektirdiği her şeyi üretir, iktidar işçi sınıfının elinde olmadığı sürece, işçi sınıfı, iktidarın sömürücü toprak sahiplerinin, haksız kazanç sağlayanların, tekellerin, yerli ve yabancı çıkar gruplarının elinde kalmasına izin verdikçe, silahlar işçi sınıfının değil de, çıkar gruplarına hizmet edenlerin elinde oldukça, bu çıkar gruplarının ziyafet sofralarından dökülmesine göz yumduğu kırıntılar ne denli çok olursa olsun, işçi sınıfı yoksul bir hayat sürmeye zorlanacaktır,” diye haykıran vazgeçmeyen -dim dik- duruştur!

Küba Devrimi, başkaldıran insan(lık) tarihinin en has ürünlerindenken; – Gabriel García Márquez’in deyişiyle- “Bizim Fidel” de onun mimarıdır.

Yedi iklim dört bucakta “bizim” diye sahiplenilen; her yerde adıyla seslenilen O; Nâzım Hikmet’in ‘Havana Röportajı’ndaki destandı:

“Fidel de içlerinde 82’nin 12’si sağ kalmıştı/ Fidel de içlerinde 12 kişiydiler 56’nın kasımında/ Fidel de içlerinde 150 kişiydiler aralığında 56’nın/ Fidel de içlerinde 500 kişiydiler şubatında 57’nin/ Fidel de içlerinde 1000 oldular 5000 oldular/ Fidel de içlerinde/ Fidel de içlerinde bir milyon yüz milyon bütün insanlık oldular”

* * * * *

Emil Michel Cioran’ın, “Yaşamı tutkuyla sevenler dışındakilere ölüm hiçbir anlam ifade etmez. Ayrılacağı bir şeyi olmayan biri nasıl ölebilir ki?”[3] saptaması ortadayken; Onun için sakın bayrakları yarıya indirmeyin, ölenler için yapılır bu; oysa Fidel yaşıyor; bayrakları yükseltin; O hâlâ bizimle; yerkürenin tüm Sierra Maestra’larındadır; her daim orada olacaktır…

“Hastalığımın kesinleştiğini anladığım anda, başkanlık görevlerime son vermeye tereddüt etmedim,” diyen Fidel, 87. yaş günü vesilesiyle kaleme aldığı makalede, “Hâlâ yaşadığına şaşırdığını” belirtip;[4] Goldberg’in “Hastalığınız Tanrı’nın varlığı konusunda fikrinizi değiştirdi mi” sorusunu “Üzgünüm hâlâ bir diyalektik materyalistim,”[5] diye yanıtlarken; Ursula K. Le Guin’in, “İzlenen yolda yol yitirilir,”[6] sözlerini anımsatıyordu…

Hâl böyleyken; yani Vassilis Vassilikos’un ifadesiyle, “Ölüm, tamamlanmayan her şey”ken; 25 Kasım 2016 günü saat 22.29’da bizi -dönmek üzere- bırakıp giden Fidel Castro Ruz, “Zafere kadar, daima!” haykırışının devrimci praksisidir…

Kolay mı? Yakın zaman önce, “Yakında 90 yaşında olacağım. Yakında ben de diğer önderler gibi gideceğim. Elbette hepimizin zamanı gelecek. Ancak Kübalı komünistlerin idealleri, inançları bu dünya için, insanlık için fayda sağlamaya devam edecek. Bu idealler için savaşmaya devam etmeliyiz,” diyen Fidel için “Marksist Leninist olmak bir sorumluluktur”…[7]

* * * * *

Siz bakmayın ABD’nin yeni başkanı Donald Trump’ın, “Zalim bir diktatör”;[8] Nagehan Alçı’nın, “Halkını sömüren diktatör”;[9] -Küba Devrimi’nde Castro ve Che’nin yanında mücadele edip, ardından da Miami’de yaşayan rejim karşıtına dönüşen- Huber Matos Benitez’in, “Castro düzenbazdı, gücünü kullanmaktan zevk alıyordu. O kadar akıllı biriydi ki Hollywood aktörlerinin kabiliyeti onun aktörlüğünün yanında sıfır kalırdı. Dünya tarihinde onun kadar maskara biri henüz çıkmadı. Hayatımda karşılaştığım en kötü huylu ve sapık kişiydi. Ama şunu size söyleyebilirim; Castro hem Küba’dan hem de Kübalılardan nefret ediyor. Ama kendisini öyle pazarladı ki kendini Küba halkına ‘Her şeyi Küba için yapan kral’ olarak gösterdi,”[10] türünden zırvalarına!

“Fidel, geceleri aç yatılmayan eşit bir dünya umududur”;[11] “Fidel’in Küba’sı dünyanın her yerinden 80 bin doktor yetiştirendir”![12]

Kolay mı? Küba en yoksul dönemlerde bile bilim ve araştırmadan vazgeçmedi. En büyük mucize de sağlık alanında oldu. Tahmini ömür süresi 80 yıl, ABD’den fazla. Bebek ölümleri bazı yerlerde sıfır! Hastaneler herkese bedava. Ama esas bomba, kanser aşısı Cimavax. Japonya ve Avrupa’dan sonra Amerika da klinik testlere başladı![13]

* * * * *

Hem nasıl unutabilirsiniz, unutturabilirsiniz?

Küba, 1958 Devrimi öncesi gayriresmî bir Amerikan sömürgesiydi.

Amerika’nın kumar merkezi hatta “genelevi” denirdi.

Al Capone, Lucky Luciano, Meyer Lansky gibi mafya liderleri diktatör Batista’yı maaşa bağlamıştı.

Devrim bu çürük düzeni hedef aldı. Küba Devrimi haklı bir devrimdi.

Amerikan mafyası, CIA ile ortak çalışarak Fidel Castro’ya defalarca suikast girişiminde bulundu.

Kübalı göçmenler Amerika’nın desteğiyle adayı işgal etmeye çalıştı…

Çok zor koşullarda, Kübalıları gururlu, başı dik bir toplum yaptı;[14] “Latin kanıyla sosyalizm birleşirse ne olur? Cevap: Kübalı olur,”[15] saptamasındaki üzere…

* * * * *

Hikâyeyi bilmeyen var mı hâlâ? Varsa ne yazık!

26 Temmuz 1953: Yaklaşık 100 kişilik bir gerilla grubu Moncada Kışlası’na saldırdı. Çoğu hayatını kaybetti. Fidel Castro ve Raúl Castro’nun da içlerinde olduğu sağ kalanlar yakalandı. Fidel 15 yıl ceza aldı.

1955: Batista, yurtiçi ve yurtdışından gelen baskılar üzerine, tüm siyasi mahkûmları serbest bıraktı. Castro kardeşler Meksika’ya sürgün edildiler. Orada Che Guevara ile tanıştılar. Meksika’da, İspanya İç Savaşı’na katılmış olan eski askeri lider, devrimci Alberto Bayo tarafından eğitildiler. “26 Temmuz Hareketi” burada kuruldu.

Kasım 1956: Meksika’da eğitim gören 82 kişi Küba’ya gitmek üzere, Fidel Castro önderliğinde Granma yatına bindiler.

Aralık 1956: Karaya çıktıktan sonra düştükleri pusuda pek çok gerilla hayatını kaybetti. Sağ kalan 12 kişi Sierra Maestra’ya varıp buluşmayı başardılar. Fidel Castro, Che Guevara, Raúl Castro ve Camilo Cienfuegos da aralarındaydı.

1957-Haziran 1958: Dağlarda Batista garnizonlarına küçük çaplı saldırılar. Kentlerde Batista’nın misilleme olarak uyguladığı baskı.

Temmuz 1958: Küba ordusunun Verano operasyonu. Castro kuvvetlerinin direnişi.

1 Ağustos 1958: Geçici ateşkes görüşmeleri.

Ağustos 1958: Castro güçleri karşı saldırıya geçer.

Kasım 1958: Che Guevera, Camilo Cienfuegos ve Jaime Vega komutasındaki üç kol Santa Clara’ya doğru ilerledi. Jaime Vega kolu yok edildi.

30 Aralık 1958: Camilo Cienfuegos, Yaguajay’ı aldı.

31 Aralık 1958: Cienfuegos ve Guevara’nın kuvvetleri Santa Clara’ya girdi.

1 Ocak 1959: Bu haberleri alan ABD destekli diktatör Fulgencio Batista uçakla Dominik Cumhuriyeti’ne kaçtı.

l2 Ocak 1959: Castro kuvvetleri Santiago de Cuba’ya, Che Guevara ve Cienfuegos da Havana’ya girdiler.

l6 Ocak 1959: Fidel Castro, Havana’ya geldi.

1961: CIA’in organize ettiği ABD’deki Kübalılar silahlanarak, Küba’daki Domuzlar Körfezi’ne çıkarma yaptı. Ancak plan başarısızlıkla sonuçlandı. Aynı yıl ABD Küba’ya yönelik yaptırımlara başladı.

1962: Sovyetler Birliği’nin Küba’ya füze yerleştirdiğinin ortaya çıkmasıyla, üçüncü dünya savaşının eşiğine gelindi. Kriz, Küba’daki füzelerin kaldırılmasıyla sona erdi.

1977: Küba-ABD ilişkileri normalleşmeye başladı. İki ülke karşılıklı olarak ‘çıkar ofisleri’ açtı.

1996: ABD’nin yürürlüğe soktuğu Helms-Burton Yasası’yla ambargo daha da ağırlaştırıldı.

1999: ABD’ye götürülen Kübalı Elian Gonzalez adlı çocuk, iki ülke arasında diplomatik kriz yarattı. Baba Gonzalez’in baskısıyla ABD altı aylık krizi sonlandırarak Elian’ı Küba’ya iade etti.

2002: Eski ABD Başkanı Jimmy Carter Küba’yı ziyaret etti.

2013: ABD Başkanı Obama ve Kübalı mevkidaşı Castro, Güney Afrika’nın efsanevi lideri Nelson Mandela’nın cenazesinde el sıkıştı.

2014: ABD Başkanı Obama ve Küba Devlet Başkanı Castro, iki ülke arasındaki ilişkileri normalleştirmek için görüşmelere başladılar.

* * * * *

Nihayet, siz bakmayın “Fidel Castro sonrasında Küba’da nelerin değişebileceği konusu pek çok Kübalının kafasındaki gizli soru… ‘Küba rüyasının sonunu Obama mı getirecek’ sorusu yankılanıyor kafamda,”[16] türünden ucuzluklara!

“ABD’yle normalleşme” mi dediniz?

Eski ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’yi, George Bush döneminde terör şüphelileri üzerinde uygulanan şiddet içerikli sorgulama tekniklerini savunmakla suçlayarak, “İşkenceyi, bir bilgi alma yöntemi olarak görüyorlar… Terörizm gökten inmedi; yöntemleri 1959’daki Küba Devrimi ile mücadele edebilmek için ABD tarafından oluşturuldu,”[17] diyen Fidel Castro, ABD-Küba görüşmeleri için ABD’ye güvenmediğini belirtip, bunun çatışmaların barışçıl bir biçimde çözülmesini reddettiği anlamına gelmediğini söylerken;[18] ABD ve İsrail, 28 Ekim 2016 tarihinde BM Genel Kurulu’nda gerçekleştirilen abluka oylamasında çekimser oy kullandı.

BM Genel Kurulu’nda konuşan Küba Dışişleri Bakanı Bruno Rodriguez Parrillo ise ablukanın etkilerine değindiği uzun konuşmanın sonlarında şu ifadelere yer verdi: “Kültürümüze ve tarihimize yabancı rüyalara ihtiyacımız yok. Küba Devrimi her gün gençler tarafından bir kez daha inşa ediliyor. Kübalı gençler tıpkı anne babaları, tıpkı nine ve dedeleri gibi yurtsever ve antiemperyalistler. Bizim kendi değerlerimiz ve sembollerimiz var, bunları savunmaya ve zenginleştirmeye devam edeceğiz, ama bu değer ve semboller daima Kübalı olmaya devam edecekler. Bunları başka değer ve sembollerle değiştirmeyeceğiz, egemen ve sosyalist bir ulus olmak için mücadele etmeye devam edeceğiz. Kapitalizme geri dönmeyeceğiz.”[19]

* * * * *

Manuel Cabieses Donoso’nun, “Küba Devrimi’nin en önemli özellikleri, onuru, acılar karşısında gösterdiği bitmez tükenmez dayanışması ve diğer halkların ihtiyaçlarına duyduğu ilgidir,”[20] biçiminde formüle ettiği Fidel’in özgürlük rüyası mutlaka tamamlanacakken; ve bizler sınıfların ve sömürünün tümüyle ortadan kalkacağı bir dünya kurulana kadar yolumuzu aydınlatanlardan Fidel’e borçlu kalacağız; “Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk/ Hiçbir yere gitmiyor,” dizeleri eşliğinde Edip Cansever’in…

* * * * *

Son bir şey daha: Küba Destanı’nın “Virtus omnia subter se habet/ Kahramanlık her şeyi arkasında bırakır,” diyen ve Arthur Schopenhauer’ın, “Mutlu bir hayat olanaksızdır; insanın başarabileceği en iyi şey kahramanca bir hayattır,” saptamasını doğrulayan(lardan)dı Simón Bolívar’ın torunu, José Martí’nin oğlu, Che’nin yoldaşı “Bizim Fidel”…

 27 Kasım 2016 22:31:58, Ankara

 

[1]    Can Yücel, “Fidel’in Gelişi Gidişi”, 1996.

[2]    Soner Torlak, “Fidel Castro Ruz: Köstebeği Beklemeyen Devrimci”, Halkın Sesi, Yıl:10, No:237, 22 Temmuz 2015, s.22.

[3]    Emil Michel Cioran, Gözyaşları ve Azizler, Çev: İsmail Yerguz, Jaguar Kitap, 2015.

[4]    “Hâlâ Yaşadığıma Şaşırıyorum”, Milliyet, 15 Ağustos 2013… http://dunya.milliyet.com.tr/-hala-yasadigima-sasiriyorum-/dunya/detay/1750317/

[5]    “Castro’dan İran’a Acı Tavsiyeler”, Radikal, 9 Eylül 2010, s.13.

[6]    Ursula K. Le Guin, Yanılsamalar Kenti, Çev: Meltem Tayga, İmge Yay., 3 Baskı, 2016, s.104

[7]    “Fidel: Marksist Leninist Olmak Bir Sorumluluktur”, 26 Kasım 2016… http://haber.sol.org.tr/dunya/fidel-marksist-leninist-olmak-bir-sorumluluktur-177022

[8]    “Trump Tek Cümlelik Açıklamasının Devamını Getirdi: ‘Castro Zalim Bir Diktatördü’…”, 26 Kasım 2016… http://ilerihaber.org/icerik/trump-tek-cumlelik-aciklamasinin-devamini-getirdi-castro-zalim-bir-diktatordu-63726.html

[9]    Nagehan Alçı, “Halkını Sömüren Diktatörün Ülkesi Küba”, Akşam, 26 Temmuz 2012, s.13.

[10]  “Che Guevara iyi, cesur bir savaşçıydı ama maceraperestti. En kötü yanı vahşeti sevmesiydi. Binlerce idamın nedenidir. Yazılarını okuduğunuzda onun bir devrimci ruha sahip olmadığını görürsünüz.” (Nevsal Elevli, “Huber Matos Benitez: Castro Düzenbazdı Che Vahşeti Severdi”, Milliyet, 13 Mayıs 2012, s.24.)

[11]  Barış İnce, “Fidel, Geceleri Aç Yatılmayan Eşit Bir Dünya Umududur”, Birgün, 26 Kasım 2016… http://www.birgun.net/haber-detay/fidel-geceleri-ac-yatilmayan-esit-bir-dunya-umududur-137113.html

[12]  “Fidel’in Küba’sı Dünyanın Her Yerinden 80 Bin Doktor Yetiştirdi”, Birgün, 26 Kasım 2016… http://www.birgun.net/haber-detay/fidel-in-kuba-si-dunyanin-her-yerinden-80-bin-doktor-yetistirdi-137114.html

[13]  Çınar Oskay – Sebati Karakurt, “İnsanlığa En Büyük Hediye Küba’dan mı Geliyor?”, Hürriyet, 13 Eylül 2016, s.2.

[14]  Çınar Oskay – Sebati Karakurt, “Geleceğin Lideri Canel Devrimin Mirasını Taşıyabilecek mi?”, Hürriyet, 14 Eylül 2016, s.2.

[15]  Melek Aldemir, “Küba: Ortaya Karışık Liberalizm”, Radikal, 22 Nisan 2011, s.30-31.

[16]  Elçin Poyrazlar, “Gerçek Havana Sokaklarda”, Cumhuriyet, 13 Eylül 2009, s.10.

[17]  “Castro, Cheney’yi Suçladı”, Cumhuriyet, 29 Mayıs 2009, s.11.

[18]  “Fidel Castro’dan Küba-ABD Görüşmeleri Yorumu: ABD’ye Güvenmiyorum”, Gündem, 28 Ocak 2015, s.12.

[19]  “ABD Küba Ablukası’nın Kaldırılmasına Çekimser Oy Kullandı”, 28 Ekim 2016… http://direnisteyiz3.org/abd-kuba-ablukasinin-kaldirilmasina-cekimser-oy-kullandi/

[20]  Manuel Cabieses Donoso, “Küba, Seni Seviyoruz….. ”, Sendika.Org, 15 Aralık 2009… http://sendika12.org/2009/12/kuba-seni-seviyoruz-manuel-cabieses-donoso/