Erdoğan-Trump görüşmesi Erdoğan’a meşruiyet

İşte Trump görüşmesi, Erdoğan’ın uluslararası alanda “kabul” görmesi için verilen bir destektir. Bu amaçla planlanmıştır. Ve açık olarak, sonucu, bir yaramaz çocuğu azarlar tarzda, “şımartıldığın yeter” tonunda bir ayar çekmedir. ABD, Trump, Türkiye’ye ev ödevlerini iletmiştir.
Görüşmenin 23 dakika sürdüğünü söyleyen CNN haber spikeri, bu nedenle görevinden atılmıştır. Gerçekte görüşme, her şey dahil, KDV’si içinde 23 dakika sürmüştür.
Ama Saray Rejimi, gerçeklerle başı hoş olmayan bir rejimdir, gerçekleri sevmez ve gerçeklerin konuşulmasına tahammül edemez. Bu nedenle CNN spikeri, bu gerçeği dile getirmemeli idi.
Bu 23 dakikanın, merhaba bölümü var, hoş geldin anı var, el sıkışması var, tüm bunları çevirmen eşliğinde de yapmak var. Bu nedenle 23 dakikalık görüşme, gerçekte 10 dakikadan azdır.
Bunun özel olarak böyle ayarlandığı anlaşılıyor. Omuzuna dokunma, aferin tutumları, gerçekte, “uluslararası alanda olumluluk” mesajı için olmalıdır.
Erdoğan, bu görüşmeye giderken, bir “nokta” olmasından söz ediyordu. Bunun anlamı, sorunlu olan her şeyin netleşmesi, olumlu olacak şekilde bir yol çizilmesi idi. Oysa öyle olmadı.
Beklenen, Erdoğan’ın bu görüşmede, Trump’a açık olarak, “15 Temmuz darbesinin arkasında siz varsınız” demesi idi. Dediğini sanmıyoruz, bu yönde hiçbir açıklama yoktur.
İncirlik üssünün dile gelmesi beklenirdi, bu yönde hiçbir adım atılmadı. Dışarıya yansıyanlara göre, böyle bir konu gündeme gelmedi. Elbette böyle bir konuyu gündeme getirecek olan Türkiye tarafı olabilirdi. 15 Temmuz darbesini her fırsatta kullananlar, bunu “allahın lütfu” diye ilan edenler, içeride, kamuoyunda bu darbenin ABD tarafından desteklendiğini, darbeyi Gülen grubunun yaptığını, Gülen’in ABD’de yaşadığını, meclisi bombalayan uçakların İncirlik’ten kalktığını vb. söylüyorlardı. Tüm bunları telaffuz eden bir devletin, doğal olarak bunları masaya yatırması beklenirdi. Ama öyle olmadı.
Görüşmede, Gülen meselesinin de dile getirilmediği anlaşılıyor. Ancak açıklamalarda bu konu üzerine durulmaktadır. TC devleti, Gülen’in iadesini istememektedir.
Ama öyle anlaşılıyor ki, görüşmelerde, Zarraf meselesi gündeme gelmiştir ve Türkiye tarafı Zarraf’ın iade edilmesi ile, oldukça fazla ilgilenmektedir. Zarraf’ı yargılamak için istemedikleri de biliniyor.
Bunlar olmayınca, görüşmeler bir “nokta” niteliğinde gelişmemiştir. Bir açıklık oluşmuş ise, o da muhtemelen Erdoğan’ın, Türkiye tarafının yeni görevlerinin detaylarını içeren bir dosyayı teslim alarak geri dönmeleri olmuştur.
ABD’de Erdoğan-Trump görüşmesi, özetle, “ben sana uluslararası alanda bir meşruiyet sunuyorum. Sen bunun karşılığında ekli dosyadaki görevlerini yerine getireceksin” şeklinde olmuştur.
Bu hâli ile Erdoğan görüşmeden memnundur. Omzuna Trump’ın eli değmiştir, dahası Trump ile bir fotoğraf karesi elde etmiştir.
Cihan lideri için, bu sonuçlar çok da tartışmalı başarılar değildir. Tersine Erdoğan’ın bunlara ihtiyacı vardır.
Erdoğan, o kısacık zaman diliminde, kader arkadaşı, yol arkadaşı Zarraf’ın dosyasını da dile getirmişe benzemektedir. Karşılığında ne önerdiğini bilmiyoruz. Zarraf’ı ver, sen ne istersen yaparım mı demiştir? Bilmiyoruz. Ama bu dosyanın Türkiye için çok önemli olduğunu artık biliyoruz.
Öyle anlaşılıyor, ABD, Erdoğan’dan bazı işleri yapmasını istemektedir. Erdoğan, bu işleri yapmaya çok isteklidir ama kendisi için garanti istemektedir. Yine öyle anlaşılıyor, ABD, Erdoğan’a elinde bulunan dosyalarla ilgili ipucu vermiştir.
ABD’nin istediklerinin, Ortadoğu savaşı ile bağlantılı olduğu açıktır. ABD, Suriye ve Irak sahasında yaşadığı olumsuz durumu, İran’a karşı bir saldırı ile dengelemek isteğindedir. Ve bunun için, Erdoğan’ın görev almasını istedikleri düşünülebilir.
Kuşku yok ki, gerçekte ABD ile TC devletleri arasında bugünlerdeki en önemli sorun, Suriye savaşı, bölgede süren savaş, bu savaşın çeşitli aktörleri arasındaki ilişkiler vb.dir.
Türkiye, bölge halklarına karşı savaş tetikçisi, katliamcı ve işgalci bir tutum izlemiştir ve bu konuda ABD ile birlikte suç ortağıdır. Bu nedenle her iki tarafın da bu konuda konuşacakları çok şey olmalıdır. Ama Trump-Erdoğan görüşmesinin 23 dakika sürdüğü bilindiğine göre, bu detaylara inmedikleri artık biliniyor.
Erdoğan, şimdi, Trump’ın elinin omzuna değmiş olmasının verdiği avantajla, uluslararası alanda rahat dolaşacağını düşünmektedir. Bunu elde etmek istemiştir. Trump, omuza dokunuş ile bu mesajı vermiştir. Ve öyle anlaşılıyor ki, TC devletinin yeni diplomasisinin sahne bölümü artık böyle olacaktır. Omuza mı dokundu, yoksa enseye mi? Artık, bunu izlememiz gerekecek.
Erdoğan, bu dokunuş ile, hem NATO zirvesine katılmış, hem de orada meşru bir “seçilmiş” gibi davranmaya başlamıştır. ABD’nin omzuna dokunduğu kişi olmanın gururu ile, AB ile yeniden “eskiyi” unutarak, adımlar atmaktan söz etmiştir.
Ama en önemlisi, Erdoğan, Trump ile verdiği poz ve omuza aldığı dokunuş ile yurda dönmüş ve içeride, “bakın ben ilgili yerden onay aldım” demiştir. Elbette bunu bize söylemiyor. Bunu halka, işçi sınıfına söylemiyor. Bunu, egemen sınıflara, kendisine karşı olan burjuva çevrelere söylüyor.
TÜSİAD toplantısı, bunun en açık kanıtıdır.
Erdoğan, TÜSİAD toplantısına, uzun aradan sonra, Trump’ın dokunuşunun ardından, kaç dakikası nasıl geçti bilmediğimiz kıymetli 23 dakikalık görüşmenin ardından çıkmıştır. TÜSİAD, açık olarak kendisine OHAL’in kalkmasını beklediklerini iletmiştir. TÜSİAD’ın derdi elbette ki demokrasi değildir. Onların derdi, yabancı ortaklarının kendilerini güvende hissetmemesidir. Onların derdi, FETÖ meselesi kullanılarak, kendilerinin hizaya getirilme ihtimalıdır. Ve Erdoğan, Trump bana dokundu, der gibi, OHAL kalkmayacak, size ne zararı var, demiştir. Kâr için, para için, ülkemiz burjuvalarının katlandığı şeylere bakın! Acısak mı, ne yapsak?
İşte Trump’ın dokunuşunun esas Erdoğan’a yarayan bölümü budur. Erdoğan, Trump’ın dokunuşu ile, hileli referandumun onayını almıştır. Esas hedef de bu idi. Trump’ın dokunuşu, esas olarak, hileli referandumun ABD tarafından onaylandığının işaretidir.
Ülkemiz işçi ve emekçileri, ülkemiz halkları bilmelidir ki, bu hileli referandum, ABD başta olmak üzere, Batı’nın onayı ve desteği ile gerçekleşmiştir.
İşte bu nedenle Trump gezisine Erdoğan, büyük önem vermekteydi. o