“Direniş çizgisini örgütleyelim!”

    DİRENİŞ ÇİZGİSİNİ ÖRGÜTLEYELİM!
“Saraylar saltanatlar çöker
kan susar bir gün
zulüm biter.
menekşelerde açılır üstümüzde
leylaklarda güler.
bugünlerden geriye,
bir yarına gidenler kalır
bir de yarınlar için direnenler… “
Milli Eğitim Bakanlığı, 8 Eylül Perşembe günü büyük çoğunluğu Eğitim-Sen üyesi 11.285 kişinin açığa alındığını açıkladı. Detayları ve açığa alınanların kimler olduğu bir tarafa 15 Temmuz darbe girişimi öncesi hazırlandığı belli olan ve ardından başlatılan, aynı zamanda hiçbir hukuk kuralına uymayan cadı avı, kamu emekçileri açısından tarihin en büyük saldırısı haline gelmiştir. Bazı illerde çalışan öğretmenlerin yarısı görevden uzaklaştırılmış, bazı okullardaki bütün öğretmenler açığa alınmış ve öğrencilerin eğitim hakkı fiili olarak ortadan kaldırılmıştır. Kamu emekçilerine dönük bu saldırı hükümsüzdür, hukuksuzdur.
İçerde savaş, dışarda savaş!
14 yıldır iktidarda olan AKP hükümeti ve devlet birlikte, 7 Haziran seçimlerinin öncesinden başlamak üzere içerde halklara dönük bir savaş başlatmıştır. Bu savaşın bir parçası olarak 7 Haziran seçimleri tekrar edilmiş, 20 Temmuz’da Suruç’ta, 10 Ekim’de ise Ankara’da barış isteyenlere, sosyalist güçlere dönük bombalı saldırılar IŞİD eli ile tertiplenmiştir. Bu saldırılar, yükselen kitle hareketi ve Kürt halkının meşru mücadelesinin birleşme eğilimine dönük saldırılar olarak tarihe geçmiştir. Bu saldırıların bir başka hedefi ise yükselen kitle hareketini geriletmek, Gezi Direnişinde sokağa çıkan milyonları yeniden korku içerisinde evlerine sokmak olmuştur. Tüm bu süreç boyunca saldırılara örgütlü bir güç ile veril(e)meyen cevaplar bizleri bu güne getirmiştir.
15 Temmuz darbe girişiminin hemen öncesinde Kiralık İşçi Büroları ile işçi sınıfına ve işçilerin iş güvencesine, örgütlenme hakkına dönük tarihin en kapsamlı saldırılarından birini organize eden AKP, hem sermayenin krizini işçi sınıfına yüklemek istemiş hem de sınıfın örgütlülüğüne dönük kapsamlı bir saldırıda bulunmuştur. 15 Temmuz sonrası ise, 20 Temmuz’da OHAL ilan edilmiş, 7 Haziran’dan bu yana hiçbir hukuk kuralını dinlemeyen hükümet ve Saray, daha da pervasız bir hale gelmiş, saldırılarını artarak sürdürmenin “yasal” kılıfını bulmuştur.
24 Ağustos itibariyle ise içerde yürütülen savaş Cerablus’tan başlayan Suriye’nin kuzeyine dönük işgal ile IŞİD bahane gösterilerek, dışarıda savaş şeklinde genişletilmiştir. Bu ise, içeride-dışarıda savaşa karşı gelişebilecek bütün tepkileri ortadan kaldırmak adına sınıfın, örgütlerinin baskı ile sindirilmesini, ses çıkaramaz hale getirilmesini gerektirmektedir. Son açığa almalar içeride-dışarıda savaş politikalarının, halka açılan savaşın işçi/emekçilere dönük genişletilmesi, sesi çıkan tüm güçlerin susturulması politikalarının bir adım daha ilerletilmesidir.
Bu saldırı halka açılan savaşın, işçi ve emekçilere genişletilmesidir!
8 Eylül günü Milli Eğitim Bakanlığı tarafından açıklanan ve önce eğitim emekçileri ile sonrasında ise diğer işkollarında çalışan kamu emekçileri ile genişletileceği bizzat başbakan tarafından dillendirilen açığa alma saldırısı, topyekûn savaş politikalarının bir parçası olarak karşımıza çıkmış bulunmaktadır. Devlet açığa aldığı öğretmenlere “terörist” diyerek toplum nezdinde sahiplenmenin önüne geçmeye çalışmaktadır.
Bizler biliyoruz ki, bu saldırı parasız eğitim, parasız sağlık hakkını savunan öğretmenleredir.
Bu saldırı, eğitimde bilimi savunan öğretmenleredir.
Bu saldırı, çocuklar ölmesin diyen öğretmenleredir.
Bu saldırı, karanlığa karşı yüzünü aydınlığa dönmüş öğretmenleredir.
Bu saldırı, anadilde eğitimi savunan öğretmenleredir.
Bu saldırı, yaşasın halkların kardeşliği diyen öğretmenleredir.
Bu saldırı, Ensar vakfındaki gibi çocuk istismarlarına göz yummayan öğretmenleredir.
Bu saldırı, kadınların özgürlüğü için mücadele eden öğretmenleredir.
Bu saldırı, doğasına sahip çıkan öğretmenleredir.
Bu saldırı Soma’yı, Torunları unutmayan öğretmenleredir.
Bu süreçte ses çıkarmayan, izleyen, harekete geçmeyen tüm güçlere sıra gelecektir.
Topyekûn Saldırıya Karşı, Topyekûn Direniş!
Kamu emekçilerine dönük bu saldırıda, direniş çizgisinin örgütlenmesi dışında herhangi bir yol yoktur. Bu saldırının sadece hukuki mücadele ile karşılanması, mevcut hukuk sistemi ve politik durumda mümkün değildir.
Bu bağlamda; Okullar, İl ve İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri, kent meydanları direniş alanlarına çevrilmeli, kentin en kalabalık meydanlarında direniş çadırları kurulmalıdır.
Bu süreç, eylemli olarak ele alınmalı, öğretmenler, veliler ve öğrencilerin de içerisinde yer alacağı bir mücadele programı geliştirilmelidir.
Bu saldırıların durdurulması için gereken örgütsel birikim, mücadele gücü ve direniş çizgisi tarihimizde vardır.
Saltanatlarını kaybetme korkusu yaşayanlar kendi korkularını bizlere, işçi emekçilere yaymaya çalışıyorlar. Çabaları nafiledir. Yüz yıllık mücadele geleneğinden öğrenerek gelen bizler, işçi-emekçi düşmanlarının, halk düşmanlarının korkularını gerçeğe çevireceğiz.
Boyun eğmedik, boyun eğmeyeceğiz. Diz çökmedik, Diz çökmeyeceğiz.
Direniş çizgisini örgütleyeceğiz.
Zafer Direnen Emekçinin Olacak!
Topyekûn Saldırılara Karşı, Topyekûn Direniş!

Kaldıraç Okuru Kamu Emekçileri