Devrimci Yaşam – Çıraklıktan Ustalığa

Önceki Bölüm: Alışkanlıklarımız, Ayakbağlarımız

Her ustalığın, profesyonelliğin gerisinde, çıraklıkla ifade edilen dikkatin, disiplinin, işle bütünleşmenin, yoğunlaşmanın, deneyim ve bilgi birikiminin, kendini işe göre yeniden örgütlemenin eksik olduğu bir dönem vardır. Bu dönem, bu nitelikleri kazanmakla birlikte, kişinin kendini tanıma gücünü, yeteneğini ölçtüğü, güven kazanma enerjisini amaca uygun olarak daha verimli ve planlı kullanarak daha mükemmel sonuçlar almaya doğru ilerlediği dönemdir. Burada ustalık ya da profesyonellik bir bilgi ve deneyim birikimi olmanın ötesinde, bir davranış ve alışkanlıklar toplamıdır. Nicel birikimin nitel bir sıçramayla, eksik kişiliğin arkada kaldığı yeni bir kişiliğe ulaşılması, kişinin kendini yeniden örgütlemesidir.
Devrimci yaşamda da bu böyledir. Yaşamın her anında; okulda, fabrikada, sokakta vb. devrimci düşünce ve eylemle tanışırız. Bu tanışma bizi biraz da farkında olmadan bazen ürkek, bazen kararlı bir tarzda, adım adım yeni bir yaşama doğru çeker. Devrimciliği bir yaşam biçimi olarak seçeriz. Fakat bu seçim çoğu zaman bilinçli ve örgütlü değildir. Daha çok, tepkilere ve umuda dayanır. Nedeni ne olursa olsun, bu yeni yaşam, en baştan eski kişilikle bir çatışma olarak karşımızda durur. Düzenle, el yordamıyla girdiğimiz bir hesaplaşma hem yakın çevremiz hem de eski kişiliğimizle bir hesaplaşma olarak sürer. Bazen o bizi yere serer, bazen biz onu. Ta ki yeni yaşam eskisi üzerinde bir zafer elde edinceye, eksik kişilik aşılarak yeni ve örgütlü bir kişiliğe kavuşuncaya dek.
Bu seçim her ne kadar kişisel görünse de toplumsal bir temele sahiptir. Toplumsal bir varlık olarak insan, kendi yaşamını tek başına kendisi belirleyemiyor. Ya önceden hazır bulduğu bir otoritenin (aile, okul, işyeri ve bunların hepsini belirleyen devlet) ya da toplumsal temeli karşıt sınıfların, işçi sınıfının varlığına dayanan, kendisinin oluşumuna katkıda bulunduğu devrimci bir otoritenin altında kendisini ifade ediyor. Ya “özgür” yurttaş olarak var olan otoriteye bağlanıyor ya da gerçekten özgürleşerek devrimci otoriteye bağlanıyor. Birinci durumda kişinin bilinçli ve örgütlü olmasının hiçbir önemi yoktur. Onun için her şey önceden hazırlanmıştır. Ondan istenen sadece itaat ve boyun eğmedir. İkinci durumda ise bilinçlilik, otoritenin temelidir. Başka türlü bir azınlığın çoğunluk haline gelmesi ve gücünü binlerce yıllık bir geçmişten alan özel mülkiyet düzeniyle birlikte, onun yarattığı yerleşik düzen ve alışkanlıklar nasıl alt edilir?
Devrimciliğin bir yaşam biçimi olarak seçimi ve bunun kaçınılmaz devamı olan kişilik çatışması, tek bir bireyin seçimi ve hesaplaşması olarak, ne anlamlı ne de sonuç alıcıdır. Bu ancak örgütsel bir yapı içinde anlam kazanır ve sonuç alır. Eski değerler yok edilerek yeni bir değerler bütününe ulaşılır.
Ustalaşmak, profesyonelleşmek kapitalizm ile sosyalizm arasındaki tarihsel mücadelenin iç cephesi, devrimci örgüt ya da kişinin yerleşik bilinç, örgütlenme ve alışkanlık biçimleriyle hesaplaşmasıdır. Bu cephe kazanılmadan devrimcileşmek, profesyonelleşmek olanaksızdır. Nasıl olanaklı olabilir ki?
Hâlâ eski ahlâk anlayışını taşıyorsak, eksiklerimizi, yapamadıklarımızı başkalarıyla, başka şeylerle açıklıyorsak, suçu zorluklarda ve koşullarda arıyorsak, başkalarının emeğini gasp edip onun üzerinde kendimize bir yer ediniyorsak, eleştiriyi eksik kişiliğimize bir saldırı olarak alıp savunmaya geçiyorsak, yalanlara “devrimci” mazeretler (teknik arıza, unutma vb.) bularak hem kendimizi, hem de örgütü aldatıyorsak, açıklık ve doğruluğu kendi konumumuza yönelik tehdit olarak görüyorsak, hem de bütün bunları özgür irademizle yer aldığımız devrimci örgütte yapmayı deniyorsak, devrimcilikten, yeni insandan nasıl söz edilebilir?
Buradan çıkan sonuç; ustalaşmak ve profesyonelleşmenin yakaya takılan bir rozet değil, kişiliğin yeniden örgütlenmesi olduğudur. Bu yeniden örgütlenme, birinci olarak; örgütün amacına, örgütlenme ve eylem tarzına uygun olmalıdır. Kısacası profesyonellik, örgütün amacı, örgütlenme ve eylem tarzı tarafından belirlenen ilke ve normları içeren bir yeniden örgütlenme, devrimciliğin bir yaşam biçimi haline dönüşmesidir.
Ana hatlarıyla, gönüllülük, disiplin, özveri, iddialı olmayı ve kendine güveni temel alan bir alçakgönüllülük, emeğe saygı, eleştiriye karşı duyarlılık, açıklık, kendine ve örgüte karşı dürüstlük, girişkenlik, kavrayış enginliği, ani ve doğru karar verme yeteneği, söz ve eylemin birliği vb. olan bu ilke ve normlar, bu yeni örgütlenmenin temelini oluşturur. Bütün bunlar devrimci bir örgütün bünyesinde, örgütle bütünleşme, amaca kilitlenme ve yoğunlaşma koşullarında oluşarak bir yaşam ilkesi haline dönüşür.
Örgütle bütünleşme, devrimde yoğunlaşma, örgütü ve devrimi ilgilendiren bütün konulara, onu tehdit eden bütün gelişmelere karşı azami bir duyarlılık göstermek, devrimin ve örgütün kaderini bir anlamda avuçlarının içine almaktır.
Sıradan bir insanın bile yaşamını çekilmez hale getiren günlük kaygılardan, yarın endişesinden, devrim dışında bir yaşamı arama ikiyüzlülüğünden, alçak gönüllülük adına kendini dayatma tutkusundan, eksikte ve hatada dahi bir üstünlük arama kompleksinden, ilgisizliği ve boş vermişliği bahanelerle örtme, her durumda başa zorlukları yazarak yapamadıklarını onlarla açıklama ve hayatın küçük zevklerini, kişiselliği yaşama adı altında bir erdem olarak görme alışkanlığından kurtularak, arı bir yaşam ve mücadele felsefesine ulaşmak; işte yeniden örgütlenme ile kastedilen budur. Bu ise ancak örgütle bütünleşerek, devrimde yoğunlaşarak kazanılabilir.
Örgütle bütünleşme ve devrimde yoğunlaşmayı, devrimci yaşamın bir kesitinin uğraşı ya da eksik kişiliği topluma kabul ettirmenin aracı olarak değil, devrimci bir yaşam biçimi olarak kavramak, kendini beş yıla on yıla göre değil, düzene akan bütün kanalları kurutarak, iz bırakacak bir yaşama göre örgütlemektir.
Zorlukları yenecek güç ve güvenin kaynağı, örgüt gizliliğini korumanın anahtarı buradadır.

Profesyonel Devrimcilik
Devrimci eylem ideolojik, politik ve örgütsel bir eylemdir. Bu eylemde ideolojik belirlemeler, hattın çizilmesi, ilke ve kuralların konulması ne kadar önemli ve vazgeçilmezse bunların pratiğe aktarılması ve pratik içinde yetkinleşerek yeniden kavramlaştırılması da o ölçüde önemli ve vazgeçilmezdir.
Üretici güçlerin bugünkü gelişmişlik düzeyinde herhangi bir iş; belirli bir örgütleniş tarzı yani otorite ve işbölümü dışında düşünülemez. Bilinç, disiplin, inanç, özveri, cesaret vb. insan niteliğiyle ilgili temel öğeler böyle bir örgütlülük ve işbölümü içerisinde anlam kazanır. Var olan toplumsal yapıyı yıkıp yeni bir toplumsal yapıyı inşa etmeyi amaçlayan devrimci eylem, insan eyleminin diğer bütün biçimleriyle karşılaştırıldığında en üst düzeyde bir toplumsal eylemdir. Bunun anlamı devrimci eylemin bütün toplumu kapsayacak bir bakışa, yapıya ve tarza sahip olması yanında toplumsal eylemin tek tek alanlarında kendini ideolojik, politik ve örgütsel ifade edebilecek bir tarzı yakalamasıdır. Böylesi bir eylem, doğal olarak gelişmiş ve yetkinleşmiş bir örgütleniş tarzını (otoriteyi) ve iş bölümünü zorunlu kılar. Burada otorite; toplumsal eyleme bütünsel bakışın, bütünsel ve derinlemesine bir örgütleniş ve eylemin yürütülmesini, iş bölümü ise bu temel üzerinde amaca uygun etkili ve yaygın bir örgütleniş ve eylemin güvencesidir. Bu otorite ve iş bölümünü tamamlayan ve anlamlı kılan diğer bir unsur ise, bizim çoğu zaman kadro kavramıyla ifade ettiğimiz yoğunlaşma ve uzmanlaşmadır. Bu üç unsur bir arada bize en genel tanımıyla devrimci öncüyü verir.
Bu kısa belirlemeler bizi iki temel kavrama taşıyor. Birincisi; yeni bir toplumsal otorite ve iş bölümünde ifadesini bulan ve kapitalist toplumdaki kökünü devrimci örgüt olarak tanımlayabileceğimiz devrim, ikincisi; uzmanlaşma ve yoğunlaşmada ifadesini bulan, terminolojimizde bilinç, cesaret, disiplin, özveri vb. niteliklerle betimlenen devrimci.
Bizden “profesyonel devrimci” tanımı yapmamız istenseydi, eminiz ki bütün yoldaşlar istinasız şu kısa tanımı yaparlardı “profesyonel devrimci, 24 saatini veren kişidir.” Fakat Lenin’den bu yana bir belirleme olarak kullanılan bu tanım, bizi aydınlatacak bir netlik içermiyor. Bu tanım, devrimciyle bir lafazanı, devrimi adım adım sabırla, inatla örgütleyen, kendini devrimin kaderiyle bütünleştiren bir devrim işçisiyle, 24 saat oradan oraya koşturanı, bir artizanı ayırmıyor. Tersine işleri büsbütün karıştırmamıza zemin teşkil ediyor. Öyle ki sloganlaşmış birkaç sözü papağan gibi tekrarlayan, bütün gününü kendini heba edercesine oradan oraya koşturmakla geçiren, her eylemde en önde görmeye alıştığımız ve bu durumuyla çoğu zaman bizim hayranlığımızı kazanan ve hatta kendimize örnek olarak aldığımız bir yoldaşımız, bir süre sonra bütün kofluğuyla dizimizin dibine yığılınca apışıp kalıyoruz. Burada da kalınmıyor, çoğu durumda o yoldaşımızın durumu bizi etkiliyor, kendimize güvenimizi kaybediyoruz. Neden? Çünkü biz çoğu zaman niteliğe değil, öne çıkana, bize sunulana bakıyoruz. Böyle bir yoldaşımızın olağanüstü koşuşturması bizi büyülüyor, ne ürettiğine, kendine ve örgüte ne kattığına bakmıyoruz ve şaşırıyoruz.
Devrimi bir yeniden doğuş, devrimciyi de bu yeniden doğuşun taşıyıcısı, ustası olarak ele alıp kendimizi buna uygun olarak hazırlamıyorsak, “24 saat devrimcisi” olsak ne olur? Profesyonel; işi, görevi ile kendini bütünleştiren, kendini işine uygun yeniden örgütleyebilen kişidir. O halde profesyonel devrimci; toplumsal sorunları ve gelişmeleri izleyen, yorumlayan, savaşım için sonuçlar çıkarabilen, savaştığı ülkeyi ve o ülkenin sınıf ve halk gerçeğini bir tarihsel bakış içinde kavrayan, işçi sınıfını devrimin öncüsü olarak örgütleyebilecek bilgi ve beceriyi gösterebilen, düşmana karşı savaşımda ustalaşan, Marksizm’i bir bilgi yığını olarak değil, bir eylem kılavuzu olarak kavrayan, onu kendi bilgi ve eylemiyle zenginleştiren, bütün bilgi, beceri ve yeteneğini devrimi örmeye, örgütü koruyup geliştirmeye hasreden, kısaca örgütün ve devrimin kaderiyle bütünleşen kişidir.
Bu tarzda bir devrimcilik, örgütün ve devrimci eylemin sürekliliğinin teminatı, zaferin kaldıracıdır.
Buraya kadar anlatmaya çalıştığımız; profesyonel devrimciliği, ideolojik, politik ve örgütsel bir bütünlük içinde kavramanın gerekliliğidir. Yani profesyonel devrimci; yetişmiş bir ideolog, iyi bir ajitatör ve propagandist, iyi bir örgütçü, politik gelişmeleri önceden sezebilen ve onlara karşı doğru taktiği, doğru savaşım yöntemlerini bulabilen iyi bir savaşçıdır.

Sonraki Bölüm: Günlük Çalışma ve Moral