Can Alıcı Nokta: Venezuela – Ignacio Ramonet

Bunun için, hem iç hem de dış nedenler yeterince mevcut. İçerdeki düzlemde, muhalefetin oluşturduğu Demokratik Birlik Masasının (MUD-Mesa de la Unidad Democrática) 6 Aralık’ta parlamento seçimlerinde elde ettiği açık zafer ile Bolivar Devrimi’ne düşmanca bir karşıtlık besleyen güçler tarafından kontrol edilen -1999 yılından beri ilk defa- bir meclis çoğunluğu oluştu. Ama tabii ki Meclis’in içinde Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin oluşturduğu Chavezci Kanat 51 milletvekili ile halen en güçlü grup (iktidara gelen MUD birden fazla gruptan oluşuyor). Bu durum, ocak ayının 5’inden sonra diyalektik ve olağanüstü çatışmanın gerçekleşeceği şeklinde bir öngörüde bulunmamızı mümkün kılıyor.
Meclisteki 2/3’lük çoğunluğun kontrolü, muhalefetin, kuşku duymadan intikam vaktinin geldiğine inanmasını sağlıyor ve Bolivar Devrimi’ni adım adım parçalayacağının hayalini kuruyor. Teorik olarak bu amaçlarını gerçekleştirmeleri mümkün. Yüksek Mahkeme’nin (Yargıtay), Anayasa Mahkemesi’nin ve -İnsan Haklarından sorumlu Ombudsman, Başsavcılık ve Sayıştayca (Contralor General de la República) oluşturan- Yurttaşgücü (Poder Ciudadano) gibi kurumların onaylaması halinde Anayasa’da bunun yolu açık (Bu üç kurumun kendisi de şu an yürütmeyi elinde bulunduran güce yakın duruyor). Ama böylesi bir onaylama büyük bir hata olurdu. MUD kendisini kandırmamalı. -Duruma yüzeysel bir bakış bile- seçmenin, onlara ne salt çoğunluğu ne de vekilliği bunun için vermediğini açıkça gösteriyor. Kurumsal çatışmalar açık ve kanlı bir hal alabilir.
Sosyolojik verilerden hareket edildiğinde geniş bir tabanın Chavezciliği bundan sonra da destekleyeceği anlaşılıyor. Bolivar Devrimi’nin desteklenip desteklenmediği hakkında yapılacak bir referandumda bütün kamuoyu araştırmaları şu çıkarımda bulunacaktır: Ciddi bir çoğunluk bu sürecin devamından yana oy kullanacaktır. Geçen 6 Aralık’ta söz konusu olan şey sadece parlamento seçimleri, milletvekilleri atamalarıydı. İstenilen ne cumhuriyetin dönüşümü ne de başkanın değiştirilmesiydi. Yurttaş, devlet yönetimini uyarmak ve protesto etmek için bir işaret vererek, durumu akıllı bir şekilde kendisi için kullandı. Birçoğu bununla muhalefete gerektiğinden daha büyük bir başarı kazandıracağını düşünemedi belki. Bu sonuç, MUD’un (gizli tutulan) amacının desteklendiği anlamına gelmiyor, tam tersine hükümete verdikleri uyarı oyuydu o.
Tabi ki bu anlaşılır bir durum. Çünkü aylardan beri halkın gündelik yaşamı çok açık bir şekilde sürekli kötüye gitti. Buna, kısmen uluslararası gerici firmalar tarafından beslenen ve desteklenen ülkeye karşı yürütülen kirli ekonomik savaş, kısmen de Maduro’nun da belirttiği gibi, bürokrasi ve yolsuzluğun kendisi yol açtı. Hem gıda hem de ev ihtiyaçları ve temizlik ürünleri, sağlık alanında gündelik ihtiyaçların karşılanmasındaki yetersizlikler, Venezuelalının yaşamında, eksikliklerle baş edebilmesi konusunda sonu gelmez bir mücadeleye dönüştü. Böylesine bir durum şu ana kadar yaşanmamıştı. Birçok kalem kabul etmese de hükümet bu felaketle mücadelede devasa güçlü çabalar içerisinde oldu. Ama tabi ki seçmen bunu yeterli görmedi ve hükümeti, olumsuz oyla bu yarım kalmış başarıyı, ona karşı esaslı bir meydan okuma olan tarafı seçerek cezalandırdı.
Bu, Chavezcilik için de elverişsiz bir durum olan 6 Aralık seçim sonuçlarının esas nedeni. Şu ana kadar çözülmemiş, sürüp giden birbirinden farklı, örneğin enflasyon, asayişin sağlanmaması, Bolivarcı Devrim’in imajını kirleten rüşvet gibi problemleri birleştirdiğimizde, hükümete karşı vahim bir tavra varan genel bir memnuniyetsizlik resmini tamamlayabiliriz. Daha önce saptadığımız gibi, muhalefet kendi zamanlarının, neoliberalizmi yeniden kurmanın zamanının geldiğini düşünüyor. Seçim kampanyası boyunca tedbirli davranıp programını gizli tutmayı başardıktan sonra, şimdi niyetlerini bağırarak beyan etmekten çekinmiyorlar: Özelleştirmeyi hızlandırmak, kamu hizmetlerinde kısıtlamaya gitmek, iş güvencesini kaldırmak, sosyal kazanımları tasfiye etmek ve uluslararası antlaşmaları feshetmek. Böyle bir provokasyon karşısında (Chavezciliğin sosyolojik olarak çoğunluğu oluşturduğunu hatırlayalım), başkan Maduro halkı uyararak, yapısal olarak nasıl bir işleve sahip olacağı henüz kesinleşmese de, toplumun temsili ve istişare organı olarak işleyebilecek, ulusal meclise paralel komünal bir parlamentonun kuruluşunun hızlandırılacağını açıkladı. Her şey çatışmanın geleceğini işaret ediyor. Venezuela toplumu geçen 16 yılın gösterdiği gibi, çok derin bir şekilde demokratik ve pasifist. Fakat şimdi birinin yürütme diğerinin ise yasama gücünü elinde bulundurduğu, iki büyük politik gücün, Chavezcilik ve sağın kozlarını paylaşacağı bir durumun öncesinde bulunuyoruz. Kitlesel gösterilere ve sokağın gücüne tekrardan başvurma çabası çok büyük boyutlara varabilir. Beraberinde getireceği tehlike ise kitlelerin karşı karşıya gelmesi ve şiddet. Bu iç savaş senaryosu seçmen çoğunluğun isteği değil, onların mesajı apaçık hükümet ve muhalefet arasında net bir öneri ile birlikte diyalog için yapılmış bir çağrı: Ülkenin problemlerini çözülebilmesi için her iki gücün anlaşması gerekiyor.
Yukarıda da belirtildiği gibi Venezuela’da 2016 yılında harici sebeplerden dolayı çatışma potansiyeli hayli yüksek. Çünkü bu yıl, dünya ticareti açısından son iki on yıllık sürecin en kötü yılı olmaya aday. En temelinden üç sebepten dolayı: Hammadde ve petrol fiyatlarındaki düşüş, Çin’in büyüme krizi ve Amerikan dolarının değerini arttırma politikası. Petrol fiyatlarının Venezuela’nın ekonomik yaşamı üzerindeki belirleyici etkiyi vurgulamak lüzumsuz. Ülkenin döviz girdisinin %90’ı siyah altının ihracatına dayanıyor. 18 ayın içinde varil başına petrol fiyatları 115 ABD dolarından 30 dolara geriledi ve yıl içerisinde 20 dolara kadar düşmesi imkansız değil. Petrol üreticilerinden herhangi bir ülke için (Angola, Cezayir, Meksika vb.) bu durum esasında bir felaketi ifade ediyor. Petrolden elde ettiği gelirin esas kısmını toplumsal politikalara harcayan Venezuela için (belirli bir oranda Bolivya ve Ekvator için de) bunun anlamı büyük bir yıkım. Venezuela’nın durumunda Bolivarcı Devrim’in istikrarı açısından böylesi bir şey ölümcül bir tehdit ile eşdeğerde. İkinci bir harici parametre Çin. Bu ülke ilerleme ve büyüme modelinde bir değişikliğe gitti. Hizmet sektöründeki gelişme ve yaşam standartlarının yükselmesinin yol açtığı, tehlikeli boyutlara varan kirliliğin tehdit ettiği 1,5 milyar tüketiciye sahip ülke, ekonomisini artık iç pazara göre düzenliyor. Yüzde 10-12 ye varan gelişme oranını % 6-7’ye indirdi. Sonuç: Hammadde (maden ve tarımsal) ithalatı geriledi ve fiyatlar düştü. Bu durum hammadde ihraç eden Latin Amerikalı ülkeleri (Peru, Şili), Soya (Arjantin, Brezilya) doğrudan vurdu. Son iki ülkenin şimdi yaşadığı politik kriz bu durumdan bağımsız değil ve durum, Latin Amerika ülkelerinin ortak pazarı olan Mercosur üzerinden Brezilya ve Buenos Aires ile güçlü ilişkileri olan Venezuela’yı da dolaylı etkiledi. Sonuncu etki ise ABD doları. Geçtiğimiz 16 Aralıkta ABD Federal Bankası 9 yıldan sonra ilk kez faiz oranlarının %0,25 oranında yükseltilmesi kararını aldı. ABD doları global düzeyde daha kârlı oldu ve girişimcilerin, krizin ortaya çıktığı 2008 yılından bu yana yoğun olarak sermayelerini yatırdıkları gelişmekte olan ülkelerden tekrar geri çekmeleri ve Kuzey Amerika’ya yönlendirmeleri için cesaretlendirdi. Sonuç: Gelişmekte olan ülkelerin (Brezilya, Kolombiya, Şili) para birimlerinin değeri düştü, ABD dolarının değer kazanması ve sermayenin kaçışı ise değer kaybını iki katına çıkardı. İthal edilen tüm ürünlerin her gün daha da pahalılaşması ise hep devam ediyor.
Böylesine bir Latin Amerika ve uluslararası bağlam 2016 yılında Venezuela ekonomisi için elverişsiz şartları iyice belirli kılıyor. Ve bu, ülke problemlerinin bir an önce çözülmesi beklentisine çok büyük değer atfedilmesini getiriyor. 14 Nisan 2013 yılındaki seçimleri kazandığından beri Başkan Maduro muhalefetin ve özel sektörün ulusal diyaloğu kabul etmeleri için defalarca çağrılarda bulundu. Arka planda eli kulağında bekleyen huzursuzluk, MUD’un bu çağrıya yapıcı ve sorumlu bir tarzda karşılık vermesi açışından önem teşkil ediyor. Venezuela aslında bunu çoktan hak etmişti.
Kaynak: direnisteyiz3.org