Aşağıya değil birbirimize bakıyoruz!

Aşağıya değil birbirimize bakıyoruz!

Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!

Boğaziçi Üniversitesi öğrencilerinin kayyum rektör Melih Bulut’un istifası talebiyle başlayan eylemleri, diğer üniversitelere de yayılarak, üniversite bileşenlerinin üniversiteleri birlikte yönetme fikrinin olgunlaşmaya başladığı bir direnişe dönüştü.

Yönetenler “Eyvah!” dediler. Ev baskınları, gözaltılarla öğrencileri susturamadılar. Direnişle baş edemeyince, tıpkı Gezi’de Kabataş yalanına sarıldıkları gibi, bu kez Boğaziçi Üniversitesi’nde sergideki bir resmi kullanarak öğrencileri ve özellikle de LGBTİ+’leri hedef gösterdiler. Bir linç kampanyasıyla beraber geçtiğimiz haftasonu iki öğrenciye tutuklama, iki öğrenciye de ev hapsi kararı çıkarttırdılar. “Evlerinde LGBT bayrakları ele geçirildi” diye açıklama yaparak direnişi hedef göstermeye ve yalnızlaştırmaya çalıştılar. Öğrencileri ve özel olarak da ezilen kesimlerin en çok ezileni olan LGBTİ+’ları hedef göstererek yeni bir saldırı dalgası başlattılar.

Her direniş sizi korkutuyor, biliyoruz.

Öğrenci hareketinin Boğaziçi Üniversitesi direnişiyle büyüyen ve tüm ülkeye yayılan direnişini susturamadınız. Direnen öğrencilere boyun eğdiremediniz. Bu kez “Kabe’mize, manevi değerlerimize saldırıyorlar” diyerek hedef gösterdiniz; ama Kabe şeklinde pastalar yaptırıp kesip yiyen sizlerdiniz. Sizin kutsalınız Kabe değil; sizin kutsalınız, dininiz, imanınız paradır. Milyonlarca emekçinin terini akıtarak, çalarak büyüttüğünüz servetlerinizdir. Sizi desteklemesini umduğunuz; açlıkla, yoksullukla, pandemi ve krizle boğuşan emekçi kesimlere ‘taşlanacak şeytan’ gösterip linç zemini hazırladınız.

Dün belki direnenleri ‘terörist’ diye adlandırarak, gözaltına alarak, tutuklayarak, direnişleri yalnızlaştırmaya çalışıyordunuz. Bugün ise kimse terörist olmakla suçlanmaktan korkmuyor artık.

Direnen işçiler de terörist size göre; öğrenciler de, LGBTİ+’lar da, kadınlar da, liseliler de, işsizler de, akademisyenler de, sanatçılar da, doktorlar da, gazeteciler de, madenlere, santrallere karşı direnen köylüler de terörist. Geriye kim kaldı? Bir avuç yardakçınız, bir avuç medya patronunuz, sanat çevrelerinin reddettiği birkaç soytarınız, onlar da kendi aranızdaki bir sonraki kavgaya kadar… Bir de kendi hassasiyetiniz yeşil dolardan başka bir şey olmasa da onların “hassasiyetini” yalanlarla kullanabildiğiniz açlık, yoksulluk arasına sıkışmış emekçi halkın hâlâ sizi destekleyen kesimi de terörist değil, şimdilik… Milyonlarca emekçi, başını avuçlarının arasına alıp kara kara yarınını düşünüyor. Onlara daha fazla sömürü, daha fazla borçtan başka vaat edecek hiçbir şeyiniz yok. Bu yüzden, onların da boyun eğmeden direnen işçiler gibi, tüm baskılara başkaldıran öğrenciler gibi başlarını kaldırmalarından korkuyorsunuz. Büyüyen ekonomik ve siyasal krizin, yaşam koşullarının yarattığı öfkenin iktidarınıza yönelmesini engellemek için, halkın bir bölümünü diğerine karşı düşmanlaştırmaya çalışıyorsunuz.

Başaramayacaksınız.

Aşağı bak dememiş de aşağıdan demiş, ne âlâ!

Her işçi direnişine saldırmak, her öğrenci eylemini hedef göstermek, kadınların direnişini kırmaya çalışmak, Yalova’da alevi evi işaretletip, Van’da helikopterden insan atmak; aşağı bak demektir. Direnen bunu böyle anlamış, yanıtını buradan vermiştir.

Direnen işçiler “Aşağı bakmayacağız” diyor. Öğrenciler, akademisyenler, kadınlar, LGBTİ+’lar, “Aşağı bakmayacağız” diyor.

Aşağı bakmayanlar, birbirlerinden güç alıyor.

“Aşağıdan” olan direnişin kendisidir, irili ufaklı onlarca direniş, çoğunlukla birbirinden kopuk, dağınık.

Ama işte o da gün yüzüne çıkıyor. Korkunuzu da bundan tanıyoruz.

Korkun.

Her direniş, birbirinden öğreniyor, birbiriyle daha da yakınlaşıyor. Tüm direnişler bir bütünün parçasıdır. Bugün direnen tüm toplumsal kesimlerin taleplerinin arkasında durmak hepimizin görevidir.

Direnen Boğaziçi öğrencilerinin talepleri, talebimizdir:

  1. Tutuklanan öğrenciler derhal serbest bırakılsın, ev hapsi uygulaması kaldırılsın!
  2. Polis, kampüsü ve çevresini bir an önce terk etsin!
  3. Kayyum Melih Bulu ve tüm kayyumlar derhal istifa etsin!
  4. Rektörlük seçimleri, üniversitelerin tüm bileşenlerinin katılımıyla demokratik bir biçimde yapılsın!
  5. LGBTİ+lara yönelik nefret söylemi suç kapsamına alınsın!

Bugün hepimize düşen, birbirimizle hareket etmek, başını avuçlarının arasına alıp kara kara geleceğini düşünenlerin de koluna girip, açılan ve gelişen bu yolu kararlılıkla yürümektir.