Ankara’da tarih 10 Ekim’de kaldı… Hesabı sorulacak!

Gittik, gördük. Gittik, dönmedik. Saray savaş istiyormuş, gördük, öldük.

10 Ekim 2015’te, Anadolu’nun birçok yerinden devrimciler, işçiler, halklar, öğrenciler, kadınlar, erkekler, çocuklar Ankara’daydı. DİSK, KESK, TMMOB, TTB’nin öncülüğünde yapılan çağrıyla “Barış Mitingi” için Ankara’daydık.

İşçiler ve halklar ve kadınlar ve erkekler ve çocuklar ortalarında patlatılan bombalarla katledildiler/katledildik.

10 Ekim 2015’te, saat 10.04’te, Ankara Garı’nın önünde…

Patlama sesini herkes duydu… İşçi Recep duydu, anne Elif duydu, oğul Ali duydu, Kürt duydu, Arap duydu, Laz duydu, Çerkes, Alevi, Pontos, Ermeni, Tatar, Süryani, Çingene, Rum, Türk, Manav… duydu, kadın duydu, erkek duydu, çocuk duydu, lgbti duydu, İstanbul duydu, İzmir, Adana, Samsun, Eskişehir, Trabzon, Diyarbakır… duydu.

Patlamayı herkes duydu; Saray duydu, burjuva duydu, katil duydu…

Katliamda ölen yüzün üstünde canımız, cananımız, eşimiz, oğlumuz, kızımız, arkadaşımız, ortağımız, yoldaşımızla 10 Ekim 2015’ten beri Ankara Garı’nın önünde duruyor yerdeki kanımız… Flamamız, bayrağımız, sözümüz, eylemimiz…

“Ölenlerin adını unutma…”

Abdülkadir Uyan, Metin Kürklü, Gökhan Akman, Orhan Işıktaş, Gülhan Karlı Elmascan, Yılmaz Elmascan, Nevzat Sayan, Bilgen Parlak, Hacı Kıvrak, Rıdvan Akgül, Fevzi Sert, Hacı Mehmet Şah Esin, Gökmen Dalmaç, Elif Kanlıoğlu, Hakan Dursun Akalın, Ercan Adsız, Ayşe Deniz, Berna Koç, Fatma Esen, Gülbahar Aydeniz, Eren Akın, Canberk Bakış, Tayfun Benol, Nizamettin Bağcı, Kasım Otur, Başak Sidar Çevik, Nilgün Çevik, Resul Yanar, Mehmet Ali Kılıç, Tekin Arslan, Sezen Vurmaz, Dilaver Karharman, Umut Tan, Onur Tan, Sarıgül Tüylü, Dilan Sarıkaya, Ali Kitapçı, İsmail Kızılçay, Muhammet Demir, Korkmaz Tedik, Veysel Atılgan, İbrahim Atılgan, Emine Ercan, Kübra Meltem Mollaoğlu, Meryem Bulut, Seyhan Yaylagül, Ebru Mavi, Ali Deniz Uzatmaz, Ziya Saygın, Vahdettin Özgan, Cemal Avşar, Ahmet Katurlu, Selim Örs, Azize Onat, Dicle Deli, Güney Doğan, Binali Korkmaz, Mehmet Zakir Karabulut, Leyla Çiçek, Metin Peşman, Mesut Mak, Adil Gür, Gökhan Gökbönü, Şebnem Yurtman, Osman Turan Bozacı, İdil Güneyi, Abdullah Erol, Mehmet Hayta, Özver Gökhan Arpaçay, Şirin Kılıçalp, Uygar Coşkun, Ahmed Alkhadi, Nurullah Erdoğan, Gözde Arslan, Aycan Kaya, Yunus Delice, Sevgi Öztekin, Mehmet Tevfik Dalgıç, Sevim Şinik, Emin Aydemir, Fatma Karabulut, Ramazan Tunç, Erol Ekici, Feyyat Deniz, Necla Duran, Osman Ervasa, Ramazan Çalışkan, Vedat Erkan, Abdülbari Şenci, Niyazi Büyüksütçü, Gazi Güray, Sabri Elmas, Erhan Avcı, Ümit Seylan, Serdar Ben, Hasan Baykara, Fatma Batur, Bedriye Batur, Nevzat Özbilgi, Ata Önder Atabay

Ankara’ya, kaldığımız yere…

Ankara katliamının yıldönümünde, düşenlerimizin bayrağını/bayrağımızı yerden kaldırmaya Ankara’ya çağırdık. Bulunduğumuz, varolduğumuz, çalışma yürüttüğümüz, ulaşabildiğimiz her yerden…

10 Ekim Saat 10:04’te Ankara Garı’ndayız!

Şehitlerimizin Bıraktığı Bayrağı Yerinden Kaldırmaya Gidiyoruz!

Standlar açtık, bildiriler dağıttık, afişler-pankartlar astık, çeşitli eylemler örgütledik. Çağrı eylemleri esnasında saldırılara uğradık… Ankara’da eylem yasaklandı. “Yasaklarınızı tanımıyoruz” dedik.

İstanbul, İzmir, Antakya, Adana, Mersin, Kocaeli, Bolu ve Aydın’dan 9 Ekim akşamı yola çıktık. Otobüslerimiz bağlandı, ama yolumuzdan dönmedik. O otobüslerden fotoğraflar gelmeye başladı. O fotoğraflarda, zafer işareti yapan ellerin bağlandığı gövdelerin kafasında, Dicle’nin yüzü vardı. O yüzlerde Veysel’in gözleri, Berna’nın gülümseyişi vardı. “Barış Ankara’da getirebilirsem kızıma sefa olsun.” iradesi vardı.

Kalanlara selâm olsun! Bizi Ankara’ya uğurlayanların selâmı, annelerimizin çocuklarımızı aç bırakmıyoruz kampanyasından kalan yiyeceklerimiz, doyurucu sevgileri vardı. Yollarda otobüslerimizin lastik izleri, otobüslerimizde yoldaşlar, yoldaşların dilinde marşlar, marşlarda direniş vardı…

Ve 10 Ekim 2016’da Ankara’ya vardık.

Ey her şey bitti diyenler…
“Tam bir yıl önce bu meydanda 101 yoldaşımız katledildi… Hepimiz buradaydık… Hepimiz şahidiz… Tıpkı bu Gar gibi… Tıpkı bu taşlar, bu duvarlar, bu ağaçlar gibi… Kıblesi, tanrısı para olanlar barışa savaş açtılar… Halkların kardeşliğine saldırdılar. Kardeşçe, özgürce bir yaşam isteyen bizlere… Emperyalistlerin tetikçiliğini yapan TC, kendi elleriyle beslediği tecavüzcü-katliamcı çetelerine halkı katlettirdi… Bizler boyun eğmeyenler olarak şimdi bir aradayız… Bizler bu saltanata dur diyenler… Bizler bu ablukayı yıkacağız diyenler… Bizler Özgür Anadolu’yu kuracağız… Barışı, özgürlüğü, kardeşliği getireceğiz… Şimdi adım adım örüyoruz direnişi… Her bir yoldaşımızın yerine binler olup geleceğiz. Çünkü şahidiz Şebnem’in gözlerindeki inanca… Çünkü şahidiz Veysel’in barışa olan inancına… And olsun… And olsun! Katilleri de, Vali de duysun!!! Korkun! Çünkü biz öfkemizi kuşandık geldik. Katlettiğiniz her bir yoldaşımızın hesabını sormaya, bayraklarını yerden kaldırmaya geldik… Ey her şey bitti diyenleeeer… Siz efendiler, beyefendiler, kaybedecek neyiniz varsa onları kaybedeceksiniz! Ellerinizdeki binlerce kişinin kanının hesabını vereceksiniz! Öldürdüğünüzü zannettikleriniz de, öldüremedikleriniz de buradayız. Öldüremeyin diye buradayız. Öldüremeyin diye bir aradayız. Onları öldürdük bitti diyemeyin, kanlı ellerinizle yatağınızda rahat uyuyamayın diye buradayız.”

Ankara’da 10 Ekim Anmasına Polis Saldırısı

Devlet, Ankara katliamının yıldönümünde Gar önünde yapılacak eylemi engellemek için elinden geleni yaptı. Ankara Garı barikatlarla çevrelendi, yollar trafiğe kapatıldı. Polis, şehit ailelerinden yaralılara, parti başkanlarından milletvekillerine, sendika temsilcilerinden devrimcilere, anma yapmak için gara gitmeye çalışan herkese saldırdı. Onlarca kişi yaralandı. Onlarca kişi gözaltına alındı.

10 Ekim 2015’te, 101 insanın bombalarla katledildiği Barış Mitinginde yaşamını yitirenler anısına yapılması planlanan anma için şehir dışından gelenlerle birlikte sabahın erken saatlerinde birçok noktada toplanmalar başladı. Ankara Valiliği’nin ‘yasak’ kararını tanımayan binlerce kişi, çelik bariyerler, TOMA’lar, zırhlı araçlar ve yüzlerce polisle çevrelenen Ankara Garı’na doğru yürüyüşe geçti.

DİSK, KESK, TMMOB ve TTB heyeti ile 10 Ekim Barış ve Dayanışma Derneği temsilcileri ve katliamda yaşamını yitirenlerin yakınlarından oluşan bir grup, Talatpaşa Bulvarı üzerinde kurulan polis barikatına geldi. Buradaki polisler, ‘yalnızca temsilci düzeyinde giriş yapılacağı ve katliamda hayatlarını kaybedenlerle aynı soy ismi taşımayanların içeriye alınmayacağını’ söyleyince, emek örgütlerinin temsilcileri polise tepki gösterdi. Bu sırada bazı şehit yakınları sinir krizi geçirdi. Herkesin içeri alınmasını, aksi halde içeri girmeyeceklerini söyleyen tertip komitesi ve aileler, barikat önünde sloganlar atarak beklemeye başladı.

İlk saldırı Kaldıraç kortejine

“Ey barışa savaş açanlar… Kıblesi, tanrısı para olanlar. Korkuyorsunuz, korkun! Hesabınız sınırı aştı… O yüzden korkuyorsunuz. Kara Cumartesi’nin faili bellidir… Katili tanıyorsunuz… Bu hastane şahittir olanlara… Ankara’nın meydanları, Ankara Garı şahittir. Bu hastenin önünde bekledik yoldaşlarımızı, Ankara Garı, Numune Hastanesi şahittir artık… Bu yoldaydık, aynı yoldaydık yoldaşlar… Yoldaşlarımızı kucaklarımızda taşıdık… Şimdi başlar dik, flamalar havada… Dalgalansın şehitlerimizin bayrakları… Yeniden buradayız, yine buradayız… Kan yerde kalmaz, demeye geldik… Yine geldik. Hesap sormaya geldik! Katiller halka hesap verecek…”

Aynı dakikalarda Kaldıraç ve AKA-DER korteji de, yüzlerce kişiyle Numune Hastanesi önünden gara doğru yürüyüşe geçti. “10 Ekim’in hesabı sorulacak”, “Katil devlet hesap verecek”, “Bu abluka dağıtılacak, direnen halklar kazanacak” sloganlarıyla yürüyen kitlenin önü, Talatpaşa Bulvarı üzerinde polis tarafından kesildi. Polis barikatı önünde bir süre slogan atan kitle, tekrar yürüyerek barikata yüklendi. Yaşanan çatışmanın ardından, polisin hedef gözeterek biber gazı ve plastik mermi kullanması sonucu sloganlarla yeniden Numune Hastanesi yönüne çekilindi.

İlk saldırıdan sonra direnişe geçen ve toplu bir şekilde Ankara Garı’na gitmenin yollarını arayan Kaldıraç kortejine polis saldırısı devam etti. Saatin 10.04’ü geçmesinden dolayı Güven Parkta anma programı gerçekleştirildi. Anma programı esnasında tekrar polis saldırısı yaşandı. Kortej saldırıya anma programını Ankara’nın sokaklarına taşıyarak karşılık verdi. Saatlerce saldırıya direnişle karşılık verip, anma iradesini ortaya koyan kitle gar yollarını zorlamaya devam etti.

CHP heyetine tepki

Kaldıraç kortejine yapılan saldırıyla aynı dakikalarda gara girmeyi reddeden ve polis barıkatı önünde bekleyişini sürdüren 10 Ekim aileleri ve emek örgütleri temsilcilerinin yanına gelen CHP heyetinin; polisin önerdiği şekilde, sembolik anma yapmak için aileleri içeri girmeye ikna etme çabası tepki çekti. Bir şehit yakını “Yukarıda arkadaşlarımıza gazla saldırıyorlar, siz burda içeri girelim diyorsunuz. Siz girin, iki fotoğraf çekinin, prim yapın, biz girmeyeceğiz” diyerek tepkisini dile getirdi. Emek örgütlerinin temsilcileri de CHP heyetine tepki gösterdi. Gelen tepkilere rağmen CHP’liler, polis barikatından geçerek ‘sembolik anma’ yapmak üzere gara gitti. Tartışmalar sürerken saatin 10.04 olduğu farkedilince, grup saygı duruşuna geçti. Saygı duruşunun ardından aileler ve tertip komitesi, bulundukları yerden ayrılarak polis barikatı önünde bekleyen kitleyle buluştu.

Kitle, barikat önünde bekleyişini sürdürürken, HDP Eş Genel Başkanları Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile HDP milletvekilleri de barikat önüne geldi. Burada KESK, DİSK, TTB ve TMMOB adına bir açıklama yapan KESK Eş Genel Başkanı Lami Özgen, Ankara Valiliği’nin yasak kararının “keyfi” ve “kasıtlı” olduğuna vurgu yaparak, katliamı önleyemeyenlerin anmayı ve yas tutmayı engellendiğine dikkat çekti.

Açıklamasına; ‘Katliamı yapanlarla yasağı koyanlar aynı zihniyettir’ diye devam eden Özgen, “Bir yıl önce bizi katleden IŞİD zihniyetiyle yasak kararını alan zihniyet aynı zihniyettir” dedi.

Özgen’den sonra konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Bütün bunların hesabını sorduğumuz günler de gelecek. Bu barbar, zorba iktidar geçicidir” diye başladığı açıklamasını şu şekilde devam ettirdi:

‘Ölümden öte köy yok, zulüm edenler hesap verecek!’

“Bu günler geçecek. Bu kepazeliğin üzerine basa basa halk gücü yükselecek. Türkiye’de ezilenler elbette ki bu zulmün faturasını hep kendi evlatlarına çıkarmayacak, bu zulmün faturası siyasi iktidara en güçlü şekilde çıkartılana kadar biz mücadele edeceğiz. Korkmanın zamanı değil, bedel ödemekten geri çekilmenin zamanı değil. Daha fazla nasıl bedel ödeyebiliriz ki… Burada katledilen insanlarımız ve o günden bugüne katledilen binlerce evladımızdan daha fazla nasıl bedel ödeyebiliriz ki… Bunun ötesi yok, ölümden öte köy de yok! Herkes hesabını buna göre yapsın. Korkunun ecele faydası da yok. Varsa halkımız için ödenmesi gereken bir can borcumuz, iktidar sahipleri bilsinler onlar saraylarında korkuyor olabilirler, ama biz cesurca halkımızın yanında mücadele etmeye devam edeceğiz.”

‘Barış şehitlerinin talimatını yerine getireceğiz’

“Bu ülkeyi kan gölüne çevirmiş olan AKP zihniyeti ve onun IŞİD ortakları ödeyecek bunun hesabını. Kürt ve Türk halkının direnen yiğit evlatları kazanacak. Bu ülke kazanacaksa, işte o gün bu meydanda hepimizin onurunu temsil edenler kazanacak. Kimliği, ideolojisi, mezhebi, partileri, örgütleri farklı farklı insanlar, Türkiye’nin 81 ilinden gelip ‘ülkemizde artık barış istiyoruz’ diyenler bize büyük bir miras, emanet bıraktılar. O mirasları bizim için talimattır. O talimatın gereği yerine getirilecektir.”

Polis, Demirtaş’ın ve vekillerin olduğu kitleye saldırdı

Açıklamaların ardından polis, aileler ile Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ ile milletvekillerinin de olduğu kitleye biber gazı ve plastik mermilerle saldırdı. Polisin saldırısına gençlerin karşılık vermesi üzerine çıkan çatışma ise bir süre cadde üzerinde sürdü.

Polisin hedef gözeterek sıktığı biber gazı ve plastik mermilerin isabet ettiği çok sayıda kişi yaralandı. Saldırının ardından kitle “Katil IŞİD, işbirlikçi AKP” sloganlarıyla cadde boyunca yürüyerek, Kızılay’a geçti. Kitleyi takip eden çevik kuvvet polisleri, yakaladığı insanları darp ederek gözaltına aldı.

Daha sonra Yüksel Caddesi’nde toplanan devrimci kurumlar, emek örgütlerinin temsilcileri, aileler ve milletvekilleri; sloganlarla polis saldırısını ve anma yasağını protesto etti. 10 Ekim aileleri adına 10 Ekim Barış ve Dayanışma derneği bir açıklama yaptı. Açıklamada bir yıldır 10 Ekim’le yaşayan ailelerin ve ölenlerin yoldaşlarının anma gerçekleştirmesine izin verilmemesi protesto edildi.

10 Ekim katliamının yıldönümünde Ankara’daki eyleme merkezi çağrı yapan ve merkezi katılım sağlayan Kaldıraç okurları ve AKA-DER üyeleri de Yüksel’de anma programını gerçekleştirdi. Anmaya öfke, coşku ve inat hakimdi. “Halkız biz, yeniden doğarız ölümlerde” yazılı pankartı taşıyan kitle, ölenlerin fotoğraflarının olduğu dövizleri taşıyarak yumruklarını ve ciğerlerini sıkıp, “Bu abluka dağıtılacak, direnen halklar kazanacak” ve “biz kazanacağız” diye haykırdı.

“…Tükenmedik, tükenmeyiz kırmağile… Halkız biz yeniden doğarız ölümlerden. Bu ablukayı dağıtacağız. Bu ablukayı işçiler dağıtacak, bu ablukayı halklar dağıtacak. Bu katliamı boyun eğmeyenler dağıtacak. Bu ablukayı başka bir dünya isteyenler dağıtacak. Bu ablukayı Mahir’in, İbo’nun, Deniz’in yoldaşları dağıtacak. Bu ablukayı özgür bir Anadolu isteyenler dağıtacak. Bu ablukayı devrimci sosyalistler dağıtacak. Bu ablukayı anaların öfkesi, Ali Kıtapçı’nın evladının haykıran sesi dağıtacak. Bu ablukayı boyun eğmeyenler dağıtacak. Bizler Ethem’in, Berkin’in, Hasan Ferit’in yoldaşlarıyız… Bizler Rojava’da düşen Paramaz’ın yoldaşlarıyız. Onların saltanatına boyun eğmeyeceğiz….”

Şiirler okundu, yarım kalan marşlarımız tamamlandı.

“Bu meydan kanlı meydan/Ok fırladı çıktı yaydan/Kalkın ayağa, kalkın/Biz şehirden, siz köyden”;

“Tankların önünden bir dağ düşse toprağa/çoğalır toprakta dağlara gülen yürek/dağlarda, sokakta, fabrikada, tarlada/ Halkız biz, yeniden doğarız ölümlerden” dedi direnenler.

Anma bitirildikten sonra polis ‘insan’lara tekrar saldırdı. Çok sayıda gözaltı yapıldı.

“Biz şimdi sabır sabır işliyoruz direnişi…
İlmek ilmek örüyoruz direnişi…
Umut sende, umut insanda…
Yaşamak direnmektir!
Susma ses ver, boyun eğme!
Bizler Ankara Garı’nda yitirdiğimiz her bir
canın yerine binler olup geleceğiz…”