10 Ekim: Sınıf savaşını büyüt!

“…Dursun yas esvaplarınız.
Yığın derleyin,
Gözyaşlarınızı;
Bir metal oluncaya kadar:

Bununla vuracağız,
Gündüz gece;
Bununla çiğneyeceğiz,
Gündüz gece;
Bununla tüküreceğiz
Gündüz gece
Kin kapılarını,
Kırıncaya kadar…”

Pablo Neruda

Kanlı Cumartesi’nin faili ve bu faillerin hedefledikleri bellidir.

Üst üste yaşadığımız, 12 Eylül ve Sovyetlerin dağılması; yaşadığımız bu yenilgiler, devrimci/direnişçi güçleri dağıtmış, egemen sınıfa karşı halkı, işçi ve emekçileri silahsız bırakmıştı. Aradan geçen yıllarda bu büyük yenilgilere rağmen ellerini toprağa bastırıp doğrulanlar mücadele bayrağını tekrar yükseltmeye başlamış; derlenip toparlanıyor.

Sürekli yükselmekte olan mücadele, kapitalizmin 2008’deki krizinden sonra ivme kazandı.

İşte bu gelişme dünyada isyanlar ve halk örgütlenmeleri yarattı: Yunanistan, Mısır, Brezilya, İspanya, Tunus, Mısır, Bahreyn… ve Gezi Direnişi’miz.

Gezi Direnişi yılların ölü toprağını dağıtırken, parlak zihinler ve mücadeleci güçler açığa çıkardı. Irkçılığın karşısında halkların kardeşleşmesinin yolunu açtı. Bu yüzdendir ki, Rojava Anadolu halkları tarafından desteklenmeye başladı. Gezi Direnişi’ndeki kardeşleşme 7 Haziran’a yansıdı.

İşte bu gelişen mücadeleyi, egemenler ancak katliamlarla bastırabileceklerini düşündüler. Adana ve Mersin’de HDP binalarına bomba gönderilirken; Amed’de, Suruç’ta ve Ankara’da eşik atlatılan saldırıyla, katliam konsepti devreye sokuldu.

Tıpkı aynı dönemlerde Meksika’da büyüyen öğrenci hareketine; Filistin direnişine; Kolombiya’da kitleselleşen mücadeleye; Sudan’da serpilen devrime gösterilen refleks gibi; TC egemenleri aynı refleksi gösterdiler. Yani onlar ve kardeşleri, biz ve kardeşlerimizi katlettiler.

Bizden aldığınız hiçbir kardeşimizi unutmadık: Norte de Santander, Ayotzinapa, Gazze, Ankara…

Ama unutmadığımız bir şey daha var: Tek tek bütün egemenlerin ve paralı uşaklarının, tek tek bütün suçlarını kaydediyoruz:

Canlı bombaları ortamıza yollayanları, onlara yol verenleri, şahit olanları, engellemeyenleri de…

Patlamanın hemen ardından yaralıların ortasına gaz atma emri verenleri, emri uygulayanları, engellemeyenleri de…

Can havliyle, kaçışan insanlara demir çubuklarla saldıran, yoldaşlarımızı yaralayanları da…

Oluk oluk kan akıtacağız diyen mafyayı ve türevlerini de…

Ölümümüze alkış tutanları da…

“İstifa edecek misiniz?”sorusuna sırıtarak cevap veren “Adalet” bakanı Kenan İpek’i de…

İslam Devleti çetesi için öfkeli gençler diyen Davutoğlu’nu da…

Şu an muhalifmiş gibi davranan bütün kardeşlerini; Gül’ü de, Babacan’ı da, diğerlerini de…

Bütün saraylıların, sultanların, vezirlerin, kapı kullarının, tamamının teker teker bütün suçlarını kaydediyoruz.

Sadece 10 Ekim günü, 50’den fazla şehre cenaze taşıdık. Minicik çocuklar göğsüne arkadaşlarının resmini astı, gözlerinden yaşlar aktı. Kaydettik.

Burjuvazi halka karşı savaşmadan cennetini sürdüremez. Bu savaşın adı sınıf savaşıdır. Biri varlığını emeğine borçlu olan, diğeri emeğin sömürüsüne dayalı olan iki sınıfın savaşı. Egemenler, işçilere, emekçilere, halklara düşman olanlar, aramıza bombayı güçlü oldukları için değil; cennetlerini kaybetme korkusundan; katliam dışında seçenekleri kalmadığından, güçsüzlüklerinden koydular.

Korktukları, yıllardır büyüttüğümüz mücadeledir; onların sonlarını getirecek olan işçi sınıfının, halkların, kadınların, gençlerin mücadelesidir. 1977 1 Mayıs’ında yaptıkları gibi, büyüyen ve engel olamadıkları mücadeleyi kırmak için saldırıyorlar. Bu hedeflerinin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini ise bizim mücadelemiz belirleyecek.

Sen istersen kurtuluş yakındır. Kendileriyle birlikte; savaşlarının, saldırılarının, neden oldukları salgınların, yağma ve rantlarının alaşağı olması, senin yumruğunla olacak.

Çabaları nafiledir, çürümüş düzenleriyle birlikte yıkılacaklar:

Onlarda çürüme ve çözülme derindir; fakat bugün emekçi kitleler örgütsüzdür, onların ömürlerini uzatan budur.

Özgürlük, insanca ve onurlu bir yaşam, beklemekle gelmeyecek. Fabrikada, işyeri komitelerinde örgütlenerek; mahalle meclisi, dayanışma ağı oluşturup örgütlenerek; mücadele eden devrimci sosyalistlerin saflarına katılarak; omuz omuza mücadeleyi birlikte büyütmek için emek vererek özgürlüğümüzü, adaleti, barışı kazanacağız.

Çare budur. İnsanca bir yaşamı, barış içinde kardeşçe bir yaşamı kurmanın yolu, bu kanlı egemenliğe karşı her alanda örgütlülüğü yükseltmekten geçiyor.

Yasını tutmayacağız düşenlerimizin, örgütleneceğiz.

Kurtuluş yok tek başına; ya hep beraber, ya hiçbirimiz!